Çökmüş bir devlet

Türkiye çok kısa vadede çok güçlü bir toplumsal refleks ile ayağa kalkamaz ise, enkazı kaldıramaz ise geri dönüşsüz bir biçimde kimse bu enkazın altından çıkamayacak.

Devlet çöküyor falan demiyorum.

Devlet çöktü, çökertildi, şimdi ortada sadece bir enkaz var.

Türkiye çok kısa vadede çok güçlü bir toplumsal refleks ile ayağa kalkamaz ise, enkazı kaldıramaz ise geri dönüşsüz bir biçimde kimse bu enkazın altından çıkamayacak.

Çökmüş bir devlet.

Neden mi?

İsterseniz bir bir sayalım.

1- Sağlıkta büyük bir çöküş var, Covid’de Avrupa’da en başarısız ülkeyiz, oysa sağlık hizmeti en temel kamu hizmetlerinin başlarında geliyor, sağlık hizmeti çöktü demek devlet çöktü demek.

2- Hukuk çökmüş vaziyette, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan hakim Yargıtay üyeliğine atandı, daha başka söze gerek var mı?; uygulanmayan AİHM kararlarına girmiyorum bile.

3- Bir gri pasaport rezaleti yaşanıyor, AKP’li belediyelerden İçişlerine uzanan bir rezalet zinciri; başka bir ifade ile yerelden merkeze rezalet bütünleşmesi.

4- Ticaret Bakanlığında büyük skandallar yaşanıyor, Bakanın Yüce Divana gönderilmesi devlet olmanın gereğinin alfabesi ama Hükümet Sözcüsü Ömer Çilek "Ne yapacağımıza muhalefet karar veremez" gibi saçma sapan laflar edebiliyor.

5- 128 milyar dolar meselesi ve yürürlükte olduğu söylenen bir gizli protokol bir ülke ekonomisinin en temel iki kurumunun, Merkez Bankası ve Hazine, gırtlaklarına kadar ilginç işlere battıklarının çok açık bir kanıtı; ekonomi siyasi yönetiminde ve ekonomi bürokrasisinde en temel ekonomi kurallarını (mesela imkansızlık üçlemesi) bilmeyen bir cahiller güruhunun varlığına işaret ediyor.

Böyle devlet olamaz.

6- 18 gün içki satış yasağı getiren valiler var bu ülkede, bu yasak Anayasaya, laiklik ilkesine, hukuka, kanunlara, her şeye aykırı ama valiler utanmadan bu yönde kararlar alıp ilgili birimlere bildirebiliyorlar.

Bir de valilerin devleti temsil ettikleri gibi bir yanlış vardır ama şayet valiler devleti temsil ediyorlarsa işte tam da bir devlet skandalı.

7- İçişleri Bakanlığı toplumsal olaylarda cep telefonları ya da başka yöntemlerle ses ve görüntü kaydını yasaklayabiliyor.

Ne zaman mı?

İnsan hakları eylem planının Resmi Gazetede yayınlanmasından iki gün sonra.

Devlet diye bir kurum yok artık ortada.

8- Türkiye iş kazalarında (cinayetlerinde) uzak ara Avrupa birincisi; oysa, devletin asli görevi çalışan vatandaşlarının güvenliğini sağlamak.

9- İkizdere’de beşli çetenin reisinin bir şantiyesi için polis (yasal? zor kullanma tekeli!) köylü kadınlarının üzerine gidiyor, gözaltına alıyor; utanılacak bir durum.

10- Erdoğan ve AKP Ayasofya’yı camiye dönüştürebilmek için hukuku yerlere serdiler, idare mahkemesine karar ürettirdiler, büyük gerginliklere neden oldular ve nihayetinde Ayasofya’ya imam olarak kendisini eleştirenlere pamuk tedarik edeceğini söyleyen bir sözde dindar, sözde profesör buldular.

Devletin düzeyi de bu ortamda bu imamın seviyesi kadardır artık.

11- Erdoğan (Türkiye Devleti Cumhurbaşkanı) bir bağımsız (!!!!!) ülkenin (bizim hariciye öyle söylemiyor mu?) Anayasa Mahkemesine "laikliğin ne olduğunu öğrensinler de öyle gelsinler" diyebildi.

12- Enflasyon yüzde yirminin kapısını zorlarken dünyada enflasyonu en yüksek ülkeler içindeyiz; enflasyon demek devlet perişanlığı demektir.

13- Mafya liderleri kapışıyorlar ve devlet de saf değiştirip bir mafya grubunu destekliyor; al gözüm seyreyle devleti.

14- Bugün (dün) dünya basın özgürlüğü günü ve endeksi hazırlayan "Sınır Tanımayan Gazetecilere" göre 180 ülke arasında 155. Sırasındayız; bu utanç verici durumun da temel sorumlusu devlet.

Şimdi size basit bir soru:

"Devlet kanatlandı uçuyor", dediğimde mi yoksa "Devlet çöktü" dediğimde mi daha inandırıcı olurum sizce?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi