Gezi tutuklusu Mater: Memleketçe yaşadıklarımız koca bir şaka ama buna ne kadar gülebiliriz ki

Gezi tutuklusu Mater: Memleketçe yaşadıklarımız koca bir şaka ama buna ne kadar gülebiliriz ki
Bakırköy Kadın Cezaevi'nde tutuklu bulunan Gezi Davası tutuklusu Çiğdem Mater, ‘Ceza bekliyor muyduk? Yasadığımız tablo karşısında bir ceza çıkması sürpriz olmayacaktı’ dedi.

Gezi davasında 18 yıl hapis cezası alan sinemacı Çiğdem Mater, Bakırköy Kadın Cezaevi'nden Gerçek Gündem'in sorularını yanıtladı. Mater, yaşananları "Memleketçe yaşadıklarımız koca bir şaka ama buna ne kadar gülebiliriz ki?" sözleriyle özetledi; ayrıca yargılama sürecinin film olduğunu görmek isteyebileceğini kaydetti.

Mater, Bakırköy Kadın Cezaevi'nden soruları şöyle yanıtladı:

Gezi Parkı davasında, ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım’ suçlamasıyla, 18 yıl hapis cezasına çarptırıldınız ve 'kaçma şüphesiyle' tutuklandınız. Bunu bekliyor muydunuz?

Şubat ayında 1,5 yıldır bir mesleki program kapsamında yasadığım Hamburg’dan mahkeme için İstanbul’a döndüm. İstinaf Mahkemesi beraat kararımızı 14 ay önce bozmuştu ve bütün sanıklar için yurt dışı çıkış̧ yasağı koymuştu. Nisan 2021’de avukatım aracılığıyla mahkemeye, davetli olduğum kurumdan bir mektup eşliğinde, Şubat 2022’de Türkiye’ye döneceğimi bildirdim. Öyle de yaptım. 15 Şubat 2022’de İstanbul Havaalanı’na indim, pasaportuma havaalanı karakolunda el kondu, evime gittim, 22 Şubat’ta da hakim karşısına çıktım.

25 Nisan’da, katıldığım üçüncü duruşmada da 'kaçma şüphesiyle' tutuklandım. Memleketçe yasadıklarımız koca bir şaka ama buna ne kadar gülebiliriz ki? *(Enis Batur’a selamla.) Ceza bekliyor muyduk? Yasadığımız tablo karşısında bir ceza çıkması sürpriz olmayacaktı.

‘TUTUKLAMA BEKLEMİYORDUM’

30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin beraat kararından birkaç saat sonra siyasi iradenin canlı yayında 'cezayı kesmesinin' ardından, bizi yeniden beraat ettirebilecek bir mahkeme heyeti ancak tatlı ve umutlu ama ne yazık ki kötü yazılmış̧ bir televizyon dizisinde olabilirdi, gerçek hayatta değil. Ama hayır, tutuklama beklemiyordum.

(Mater burada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Gezi davasında verilen beraat kararlarına ilişkin Şubat 2020'de yaptığı açıklamayı kastediyor:

"Bakınız bunlar masum bir ayaklanma hadisesi değildir. Bunlar ciddi manada perde arkasında soros türü bazı ülkeleri ayaklandırmak suretiyle oraları karıştıran tipler vardır. Onun da Türkiye ayağı malum içerideydi. Bir manevrayla dün onu beraat ettirmeye kalktılar."

Ocak 2021'de İstinaf Mahkemesi; Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Yiğit Aksakoğlu, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Hakan Altınay ve Yiğit Ali Ekmekçi hakkında verilen beraat kararlarını bozmuştu.)

'O MEŞHUR ÇEKİLMEYEN FİLMİ YAPSAYDIM NE CEZA ALIRDIM, MERAK EDİYORUM'

İddianamedeki suçlamaları görünce ne hissettiniz? 'Daha çok' şaşırdığınız bir suçlama var mı?

İddianamede, hem benimle hem de birlikte yargılandığım isimlerle ilgili bütün suçlamalar o kadar mesnetsiz, saçma, komik ve gerçek dışı ki, aralarında ayrım yapmak, 'bu daha şaşırtıcıydı' diyerek diğerini kırmak istemem. Ama kısaca özetlemek gerekirse, bu iddianame ve iddianameyi temel alarak hazırlanan gerekçeli karar yapılmayan işlere dayanıyor. Yapılmamış işler, planlar, projeler... Çekilmemiş film, açılmamış banka hesabı, yapılmamış toplantı, kurulmamış TV kanalı, açılmamış internet sayfası darken, 'yapmadıklarımızdan' Osman Kavala ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı, bizler 18 yıl. O meşhur 'çekilmeyen film'i yapsaydım ne ceza alırdım, merak ediyorum tabii.

Çekmediğiniz bir belgeselden dolayı 18 yıl hapis cezası aldınız. Neydi bu belgesel olayı? Savcılık sürecin başında çektiğiniz bu filmi çektiğiniz konusunda ısrarcıydı...

Aslına bakarsanız belgeseli 'tasarlamamıştım' bile. 2013 Haziran’ı boyunca, daha önce hiç görmediğimiz kadar görüntü çekildi. Gezi Parkı'nda, İstanbul’da ve aslında Türkiye’nin dört bir yanında. Bunca görüntüyle nasıl bir belgesel ya da belgeseller kurgulanabilir diye Türkiye’de sinemayla ilgilenen hemen herkes kafa yormuştur o dönem. Ama malum sinema çok pahalı bir iş hem maddi olarak hem de zamansal olarak o dönem girişemedik belgesele.

'Girişemediğimiz' belgeselle ilgili üç telefon konuşması (dinlemelerin hukuksuz olduğunu yineleyeyim) sonucunda 18 yıl ceza aldım. Savcılık makamı 'filmi çektiğim' iddiasından mütalaa aşamasında sonunda vazgeçti, yani aslında 18 yıl ceza almamın nedeni bir film yapmayı düşünmüş ve bununla ilgili üç telefon konuşması yapmış̧ olmam.

Bu arada hâlâ üzülürüm, 2013 Haziranı ile ilgili ne kadar az film var. Ama geç değil, elbet birileri yapacaktır.

'GEZİ PARKI DAVASININ FİLM OLDUĞUNU GÖRMEK İSTERİM’

Gezi Parkı davasının 'Chicago Yedilisi' gibi filmleştiğini görmek ister misiniz?

Türkiye sineması ne yazık ki mahkeme filmlerinin hemen hemen hiç olmadığı bir sinema. Elbette Gezi davasının film olduğunu görmek isterim. Ama belki eskilerden başlamalı. Malum davalarımız çok. Barış Derneği davasından 90’ların faili meçhullerinin davalarına, Uğur Mumcu’dan Konca Kuriş’e, Sivas Katliamı davasından Hrant Dink cinayeti davasına, Ahmet Şık’ın iki kere tutuklanmasından Cumhuriyet davasına, Barış Akademisyenleri’ne, filmi yapılacak dava ne yazık ki çok. Ali İsmail Korkmaz ve Berkin Elvan’ın katillerinin 'yargılandığı' davaların filmleri de ibretlik olur. Bu davaların hepsinden Chicago 8 gibi filmler çıkar.

Röportajın tamamına link üzerinden ulaşabilirsiniz.

 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar