Boğaziçi Üniversitesi'ne geri dönen Can Candan: Kendimi çok ama çok şanslı ve özel hissettim

Boğaziçi Üniversitesi'ne geri dönen Can Candan: Kendimi çok ama çok şanslı ve özel hissettim
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki görevine Naci İnci tarafından son verilen öğretim görevlisi Can Candan okula geri döndü. Davul zurnayla karşılanan Candan ilk kez +Gerçek'e konuştu.

Fotoğraf: Aslı Kalaycıoğlu 


Esra ÇİFTÇİ


+GERÇEK - Boğaziçi Üniversitesi’nde Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümünde tam zamanlı öğretim görevlisi olan ve 2007 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi’nde eğitim veren Can Candan, Rektör Naci İnci tarafından görevinden uzaklaştırıldı.  Candan, 13 Ağustos 2021’de yürütmenin durdurulması ve iptali için dava açtı. Eğitim-Sen de davaya müdahil oldu. İstanbul 2. İdare Mahkemesi 20 Ocak 2022’de talebi reddetse de Candan’ın karara itiraz etmesinin ardından 7. İdare Dava Mahkemesi, 16 Şubat’ta yürütmenin durdurulmasına karar verdi. Bu sayede de esastan karar alınana kadar Candan okula geri döndü. Bir yılını dolduran Boğaziçi Eylemleri hala devam ediyor. 165 gün sonra Boğaziçi Üniversitesi’ne dönen akademisyen Can Candan’da nöbete katıldı. Öğrenciler de "Can hocaya merhaba, kayyumlara elveda" yazılı pankartla destek verdi. Bağlantı kurduğumuz akademisyen Can Candan yaşadığı süreci +Gerçek’e değerlendirdi. 

'KENDİMİ ÇOK AMA ÇOK ŞANSLI VE ÖZEL HİSSETTİM'

Merhaba hocam, önce güzel haberden başlayalım. Boğaziçi Üniversitesindeki görevinize geri döndünüz, öğrencileriniz ve akademisyen arkadaşlarınız sizi davul zurnayla karşıladı. Bence çok etkileyiciydi, siz neler hissettiniz?

Merhaba sevgili Esra. Kendimi çok ama çok şanslı ve özel hissettim. 16 Temmuz 2021'de Naci İnci'nin bana yolladığı görevden alındığıma dair yazıdan bu yana geçen sekiz buçuk ay içinde hiçbir zaman kendimi yalnız hissetmedim. Görevden alınma işlemini ne ben kabul ettim ne Naci İnci'ye yüzde 95 oranında güvensizlik oyu veren Boğaziçi Üniversitesi Akademisyenleri kabul etti, ne de başta öğrenciler olmak üzere Boğaziçi Üniversitesi'nin diğer bileşenleri bunu kabul etti. Ben işimi yapmaya devam ettim ve bu sefer de kampüse girişim engellendi. Beni bu süreçte yalnız bırakmayan meslektaşlarım, öğrencilerimiz, sendikamız, çalışanlar, mezunlar ve aileler tarafından büyük bir coşku ile karşılandım ve kucaklandım. Birlikte ne kadar güçlü ve ne kadar güzel olduğumuzu hep birlikte yaşadık. Benim için hayatımın en unutulmaz günlerinden biri oldu.

'İNCİ’NİN İLK İCRAATLARINDAN BİRİ DE BENİ GÖREVDEN ALMAK OLMUŞTU'

Başa dönersek, Rektör Naci İnci tarafından ne sebeple görevinizden alınmıştınız?

Melih Bulu'nun görevden alındığı 15 Temmuz 2021 günü, yerine Boğaziçi Üniversitesi'nin ilkelerini ihlal ederek Bulu'nun yardımcılığını kabul eden üç Boğaziçi akademisyeninden birisi olan Naci İnci atanmıştı. İnci'nin ilk icraatlarından biri de beni görevden almak olmuştu. Görevden alınma yazımda üç gerekçe yazıyordu. İkisi geçerliliği olmayan bürokratik bahanelerdi. Öğretim görevlisi kadrosunda olduğum için kadro süremin belirli aralıklarla uzatılması gerekiyor ve benim kadro süremin uzatılması için başvurmadığım iddia ediliyordu. Ben bu kadroya yeni atanan biri değilim ki. On dört yıldır aynı kadrodayım ve şimdiye kadar da bir kez bile süre uzatımı için şahsen başvurmadım. Bölümüm ve fakültemin onayıyla kadrom otomatik olarak uzatılıyordu. Diğer bir iddia da yeterli saat ders vermediğimdi. Biz akademisyenler haftada kaç saat ders vereceğimize kendi başımıza karar veremeyiz. Ders verdiğimiz bölümler ya da programların ihtiyacı ne ise ilgili bölüm ve fakülte kurullarında buna karar verilir. Ne yazık ki Naci İnci sanki ben isteyerek benden talep edilenden daha az saat ders veriyormuşum gibi bir iddiada ve ithamda bulunmuştu. Bölümüm benden ne talep ederse onu yapmakla yükümlüyüm ve şimdiye kadar da hep onu yaptım. 

'27 YILLIK BİR AKADEMİSYEN VE 33 YILLIK BİR BELGESEL SİNEMACIYIM'

Üçüncü gerekçe olarak da sosyal medya paylaşımlarım nedeni ile hakkımda açılmış olan bir soruşturmaya işaret ediyorlardı. Lakin bundan benim haberim bile yoktu çünkü ne buna dair bir tebligat yapılmıştı, ne de başlatılan ve de sonuçlanan bir disiplin süreci vardı ortada. Yani haberim bile olmayan ve iddia ettikleri bir disiplin soruşturması yürütülmeden sanki üniversiteden atılmamı gerektiren bir disiplin suçu işlemişim gibi beni peşinen suçlu ilan ediyorlardı. Alın size mesnetsiz iddialar, işletilmeyen süreçler, bölümümün ve fakültemin iradesi çiğnenerek beni cezalandırmak amacı ile yapılmış haksız ve hukuksuz bir işlem. Ve tabii ki bir yandan da itibarıma yönelik bir karalama... Neyse ki beni bilen biliyor. Bu işe dün başlamadım. 27 yıllık bir akademisyen ve 33 yıllık bir belgesel sinemacıyım.

'HAKSIZ VE HUKUKSUZ UYGULAMAYA KARŞI İŞE İADE DAVASI AÇTIK'

Rektör Naci İnci tarafından görevinizden uzaklaştırıldıktan sonra yasal süreciniz nasıl gelişti?

Bu haksız ve hukuksuz uygulamaya karşı idari mahkemede işe iade davası açtık. Bu davada acilen yürütmenin durdurulması talebimiz de vardı. Ekim 2021'de güz dönemi başlayacaktı, planlanmış iki dersim hazırdı. Birlikte çalıştığım lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin mağdur olmaması gerekiyordu. Davayı ağustos ayında, adli tatil sırasında açmıştık. Adli tatil bitiminde ilk aşamada mahkeme otuz gün içinde Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğünün savunmasını istedi. Daha sonra durumu değerlendiren idari mahkeme yürütmenin durdurulması talebimizi reddetti. Biz de karara itiraz edip, üst mahkemeye, yani bölge idari mahkemesine başvurduk. Bölge idari mahkemesi alt mahkemenin yürütmenin durdurulmasını ret kararını bozdu. Lakin beklenen şekilde yürütmenin durdurulması kararı vermek yerine dosyayı tekrar alt mahkemeye yollayıp, gerekçelerin belgeleri olmadan karar verilemeyeceği belirtip, özellikle de burada bir soruşturmadan bahsediliyor, nerede bunun belgeleri dedi. Bunun üzerine alt mahkeme bir kez daha Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğünden soruşturma evrakını ve diğer eksik bilgileri talep etti. Bu arada tabii aylar geçti, dönemin sonu yaklaştı ve ben derslerimi resmi bir şekilde verememiş oldum, maddi, manevi ve özlük haklarım açısından zararlarım oluştu. 

'BOĞAZİÇİ TARİHİNDE GÖRÜLMEMİŞ BİR DURUM'

Aralık sonuna doğru olmayan belgeleri üretmek için, görevden alınmama gerekçe gösterdikleri soruşturmaya dair, görevden alınmamdan beş buçuk ay sonra beni soruşturmaya ilk defa davet ettiler. Soruşturma nedeni olarak da haziran ayı başında bir haber sitesinde çıkan TİP Genel Başkanı Erkan Baş'ın iki cümlesi tırnak işaretleri içinde yorumsuz olarak alıntıladığım bir Twitter paylaşımıydı. Bu paylaşımla "amirime hakaret ettiğim" iddia ediliyordu. Bu arada mahkemeye de disiplin soruşturması süreci devam etmektedir diye beyanda bulundular. Dosyayı ikinci kez değerlendiren alt mahkeme bir kez daha yürütmenin durdurulması talebimizi reddetti. Biz de bir kez daha üst mahkemeye itiraz ettik ve bu sefer bölge idari mahkemesi hem bu ret kararını bozdu hem de nihai olarak yürütmenin durdurulmasına hükmetti. Şimdi işlemin durması yani sekiz buçuk ay önce ne durumdaysam yasal olarak o noktaya dönmem ve karar gereği yoksun kaldığım parasal ve özlük haklarıma ilişkin gerekli giderimin yapılması gerekiyor. Şimdi bunu bekliyoruz. Nihai olsa da yürütmenin durdurulması bir ara karar, işe iade davam devam ediyor. Onun ne kadar süreceğini öngörebilmek mümkün değil ama görevime eskisi gibi resmi olarak da devam etmemin önünde bir engel kalmamış oldu. Bir de son süreçte kararı Danıştay'ın da onaylaması gerekecek. Yani o süreç biraz uzun. Bu arada atanmış rektörlüğün hakkımda açtığı disiplin soruşturması da devam ediyor. Yani başkasının sözlerini yorumsuz olarak alıntıladığım bir tweet yüzünden soruşturuluyorum! Gerçekten Boğaziçi Üniversitesi tarihinde görülmemiş ve üniversitemizin saygınlığı açısından üzüntü verici bir durum...

'165 GÜN SONRA TEKRAR KAMPÜSTEYİM'

Siz görevinizden uzaklaştırıldınız ama öğrencileri ve meslektaşlarınızı hiç yalnız bırakmadınız, bunu biliyoruz. Sizi de dönem dönem okula sokmamak için belli girişimler oldu, ne diyeceksiniz bu duruma?

Ben hiçbir zaman üniversitemden uzaklaşmadım. Ben 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi'ndeki görevime seçilmiş bölüm başkanı, seçilmiş dekan ve seçilmiş rektör onayıyla başladım. Benim Boğaziçi'nden uzaklaştırabilmem de seçilmiş bölüm başkanı, seçilmiş dekan ve seçilmiş rektör onayıyla olabilir. Üniversitemizin ilkeleri ve işleyişleri bunu gerektirir. 51 yıllık bir kamu üniversitesinin bu işleyişleri ben yaptım oldu mantığı ile dışarıdan siyasi bir müdahale ile değişmez. Siyasi iktidarlar ve onların siyasi müdahaleleri geçicidir. 159 yıllık bir eğitim kurumu olma geçmişi olan, 51 yıllık bir kamu üniversitesi de bu fırtınayı atlatacaktır. Benim durumuma gelince, 14 yıl bu kuruma hizmet etmiş, emek vermiş bir hocanın kampüse alınmaması Boğaziçi Üniversitesi tarihinde görülmemiş bir şeydi. 11 Ekim'de güz döneminde vereceğim ilk dersime geldiğimde üniversiteye girişim zorla engellendi. Daha sonra da derslere, etkinliklere ve sendikal faaliyetlere katılım için geldiğimde bu engelleme devam etti. Bugün ise bölge idari mahkemenin yürütmeyi durdurması kararı sonrası kampüse geri döndüm. 165 gün sonra tekrar kampüsteydim!

'BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ’NE TARİHİNDE GÖRÜLMEMİŞ HASARLAR VERİLMİŞTİR'

Boğaziçi Eylemlerini bir bütün olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Neye itiraz?

Topluma hizmet etmekle yükümlü olan bir kamu üniversitesinin işini layıkıyla yapabilmesi için özerk, özgür ve demokratik bir kurum olması gerekiyor. Bu yüzden üniversite özerkliği de anayasa tarafından koruma altına alınmıştır. Önce Melih Bulu'nun, sonra da yerine Naci İnci'nin atanması ve bu süreçte olanlar da üniversitemizin kurumsal özerkliğine, demokratik işleyişlerine aykırı olmakla birlikte akademik özgürlüklere de zarar vermiştir. Bu yönetim krizinin devam ettiği yani Boğaziçi Üniversitesi'nin yönetilemediği bu son on beş ayda Türkiye'nin en iyi kamu üniversitelerinden biri olan Boğaziçi Üniversitesi'ne yine tarihinde görülmemiş hasarlar verilmiştir. İtirazımız bunadır.

'BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ BİLEŞENLERİ MÜTHİŞ BİR İRADE ORTAYA KOYDU'

Boğaziçi Eylemleri birinci yılını doldurdu ve hala kar-kış demeden akademisyenler, öğrenciler her gün eylemlerini gerçekleştiriyorlar. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Burada Boğaziçi Üniversitesi bileşenleri müthiş bir irade ortaya koymuş, eylemleri, paylaşımları, yazdıkları, çizdikleri ve sözleri ile çok zor bir dönemden geçen ülkemizde bir umut ışığı olmuşlardır. Bu umut ışığını yakan ve 15 aydır her türlü koşulda devam ettiren binlerden biri olmaktan büyük bir kıvanç duyuyorum. Bizim hem kendimize hem öğrencilerimize hem akademiye hem de topluma karşı sorumluluğumuz da bu mücadeleyi gerektiriyor. Boğaziçi'ndeki mücadelemizin tüm Türkiye'de özerk, özgür ve demokratik üniversiteler için verildiğini hepimiz biliyoruz. Ülkemizin çok daha iyi günler göreceğine inancım sonsuz.

'BOĞAZİÇİ BAŞKA BİR DÜNYANIN MÜMKÜN OLDUĞUNU SÖYLEYEN BİR ÜNİVERSİTEDİR'

Boğaziçi Üniversitesi’nden biraz bahseder misiniz? Nasıl bir üniversite? 

Boğaziçi Üniversitesi 51 yıldır bu ülkenin gençlerine ücretsiz dünya standardında eğitim veren bir kamu üniversitesi. Boğaziçi, üniversite özerkliğinin ve akademik özgürlüklerin korunduğu, kollandığı, geliştirildiği; demokratik ve katılımcı ilkeler doğrultusunda kendi kendini aşağıdan yukarıya doğru yönetebilen; siyasi iktidarlardan bağımsız bir şekilde bu topluma öncülük etmiş ve edecek olan bir üniversite. Boğaziçi, toplumun her kesiminden, her dünya görüşünden gelen binlerce genç insanın bir araya geldiği ve tüm özgürlükleri yaşayabildikleri, birbirlerini gördükleri, duydukları, birlikte üretmeyi öğrendikleri müthiş bir yer. Tam da tüm üniversitelerin olması gerektiği gibi.  Üniversite bir umuttur, Boğaziçi de her zaman umudun yeşerdiği, başka bir dünyanın mümkün olduğunu söyleyen bir üniversitedir.

Öne Çıkanlar