Biz sizi o zalim hücrelerden çekip alamayız!

Ölmenizi isteyenlere direnin…Hepimiz yüreğimiz ağzımızda sizi bekliyoruz. Lütfen ‘kurban’ olarak değil 'kahraman olarak' gelin!

Sevgili Nuriye Gülmen ve Semih Özakça,

Bizi 14 Eylül’deki duruşmaya çağırmış, "Bizi zalim hücrelerden çıkartacak sizlersiniz" demişsiniz.

Mesajınızı  tüm anlamlarıyla alıyoruz, anlıyoruz  sevgili Nuriye ve Semih.

Çağrınız yüreğimizin tam ortasında ok gibi saplı duruyor.

Ne çekip atabiliyoruz, ne o acıyla yaşamaya devam edebiliyoruz.

Sızım sızım kanayan bir yarasınız yüreğimizde.

Ailemizdensiniz,  başında endişeyle beklediğimiz çocuğumuz, kardeşimiz, annemiz, babamız, dostumuz, can yoldaşımızsınız.

Keşke sizi o zalim hücrelerden,  ölümün "kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen" ellerinden çekip alabilseydik.

Bir dinozorun zifiri karanlığından fışkıran o leş kokulu alevlerin arasından çekip alabilseydik sizi…

Alamayız…

Görmüyor musunuz, her gün başka canlarımızı veriyoruz.

Hakkari’de, Lice’de, Sur’da…

Büyüklerden vazgeçtik, çocuklarımız kayıp gidiyor ellerimizden.

 Çocukların ruhları katlediliyor, tek tek değil toplu.

Adıyaman’da, Adana’da, Konya’da…

İmam Hatiplerde, kuran kurslarında, yurtlarda. 

Çocukların bedenleri din tüccarlarının iğrenç sapkınlıklarına terk ediliyor.

Bundan zerre kadar utanç duymayan İslamcılar, çareyi haberinin yapılmasını yasaklamakta buluyor.

İşte bu haldeyiz…

Çocuklar ‘eğitim’ adı altında sınırsız bir istismara, belirsiz bir geleceğe kurban ediliyor.

Ama "ensest"in yüzde 40 olduğunu duymak istemiyorlar.

En saldırgan kalemler de o tezgahlardan geçenler oluyor.

Yargı çocuk istismarcılarına "duruşmada olumsuz bir tavrı olmadığı" için "iyi hal" indirimi veriyor. Yani duruşmada cinsel istismara kalkışmayıp, başını yere eğdiği için (!)

Aynı yargı, IŞİD katillerinin tahliyesine itirazın önünü kesiyor ama gazeteciler, yazarlar, siyasetçiler için "bir tahliye-bir itiraz-bir tutuklama" üçgeni hiç hedef şaşırmadan sürüyor.

Biz utanç, öfke ve acıyla seyrediyoruz.

Söyleyen, yazan, itiraz eden herkes, önce çukur medyanın tasmalı kalemlerinden haberi alıyor, arkasından savcılık tebliği geliyor.

Şimdi siz söyleyin biz sizi o hücrelerden çekip alabilir miyiz?

Ama siz çıkabilirsiniz…

Cesaretiniz, kararlılığınız, samimiyetiniz ve tüm inanmışlığınızla bu toplumun geniş kesimleri için sembolsünüz.

Ezilmişlerin, mağdurların, işsizlerin, açlığa mahkum edilenlerin onuru, umudusunuz…

Lütfen umut olarak kalın.

Zekanız, birikiminiz, cesaretiniz sizi o hücreden çıkarır.

Siz ki devletin otoritesine direnirken destan yazdınız, bütün otoritelere başkaldırın.

Ölümünüz değil yaşamanızdır en büyük galibiyet.

Ailelerinizi, eşlerinizi, sevenlerinizi ve geleceğinizi  hiçbir otoriteye kurban vermeyin.

"Ölüm Oruçları"ndan biliyoruz. F Tipi Cezaevlerinden vazgeçilmesi için yüzlerce insan ya öldü ya sakat kaldı.

Yüzlerce insan ‘kurban" edildi. F Tipi’nden vazgeçilseydi "kahraman" olabilirlerdi ama olmadı!

Eylem amacına ulaşmadı ve şimdi sizler F Tipi’ndesiniz.

Lütfen ayağa kalkın!

Yüzlerce KHK çıkarken, yüz binlerce insan işsiz kalırken asla kabul edilmeyecek bir talep için yapılabilecek her şeyi yaptınız.

Sizden sonrakiler için de aynı şeyleri yazmayalım.

Bu örneği değiştirin!

Eylem amacına ulaştı.  Ölümünüz bu eyleme daha fazla hiçbir katkı sağlamayacak!

Destan yazdınız.

Artık size düşen o hücrelerden ‘kurban’  olarak değil "kahraman" olarak çıkmak.

Damganızı vurduğunuz bu mücadeleden vazgeçmek değil, alanlara dönüp "saçınızın beyazlayıncaya" kadar mağdurlara öncülük etmek olmalı size düşen…

Biz sizi o hücrelerden çekip alamayız, siz çıkabilirsiniz…

"Ölmeye yatmak" ancak başka hiçbir mücadele alanı, aracı kalmamışsa anlaşılabilir.

Gerçekten öyle mi?

Direnme gücünüzü kullanın lütfen.

Ölmenizi isteyenlere direnin…

Hepimiz yüreğimiz ağzımızda sizi bekliyoruz.

Lütfen ‘kurban’ olarak değil "kahraman olarak" gelin!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi