Bırakın Sergen’i Rıza’yı alkışlayın!..

Rıza Çalımbay’ın adı ‘dürüstlük, yardımseverlik ama hepsinden önce yılmadan çalışmak’ ile özdeşleşir.

Beşiktaşlılar hiç alınmasın bu kez kurgu kazanan Sivasspor’un üzerine… Rıza Çalımbay ile takımının sezon başından bu yana sergilediği performansı gözardı edip Abdullah Avcı’nın ‘bariz’ hataları ile Beşiktaş’ın ‘çaresizliğini’ ön plana çıkarmak düpedüz edepsizlik olur. Sivaspor kalecisi Mamadou Samassa’nın başarısını ‘es’ geçip Larus Karius’tan söz etmek ise cahillik ile bağdaşır…

Rıza Çalımbay’ın adı ‘dürüstlük, yardımseverlik ama hepsinden önce yılmadan çalışmak’ ile özdeşleşir. Şeref Stadı’nda antrenman bittikten sonra duvarla pas çalışan, etrafında yardıma gereksinimi olan herkesin imdadına yetişen, asla yalan söylemeyen ‘doğrucu’ Rıza Çalımbay gökten zembille inmedi elbette! Emeği ile geldi olduğu yere, bir de tırnaklarıyla kazıyarak… Sivaspor da Beşiktaş’ı İnönü Stadı’nda ‘şans’ yardımı ya da hakemin tutarsız kararlarıyla yenmedi. Rıza Çalımbay, Beşiktaş’ın ‘karmaşık!’ oyun düzenini nasıl bozacağını oldukça iyi biliyordu. 68’inci dakika sahada 10 kişi kalan Sivaspor sahadan 2-1 galip ayrılırken, Rıza Çalımbay da en az sahada ter döken futbolcuları kadar alkışı hak etti, doğal olarak…Bu nedenle Beşiktaş salt puan cetvelinde gerilere değil ayrıca gözden de düşüverdi!..

Beşiktaş, Sivasspor karşısında 14 adet korner kullandı, ki bunu 90 dakikaya böldüğümüzde 6.4 dakikada bir köşe atışı tekabül ediyor. 6.4 dakikada bir köşe atışı kullanıyorsun ama top hiç birisinde ön direği geçemiyor. Bunu başaran başka takım olduğunu inancında değilim açıkçası! Bir kaleci; yerinde dursa top ağlarla buluşmayacak ama o zorunu yapıp topun kalesine girmesine olanak tanıyor. En üst düzeydeki takımlardan Liverpool’un kalesini korurken yaptığı hatanın ardından kendisini bir anda Beşiktaş’ın file bekçisi olarak buluyor. Bu kalecinin Beşiktaş’ta asla konsantre olamayacağını anlamak için ‘müneccim’ olmaya gerek yok ki! Bir teknik direktör Ricardo Quaresma’nın gidişinden sonra takımın orta yapabilen tek adamını inat ve ısrarla bütünleştiği sol kanat yerine sağ kulvarda oynatıp verim almaya çabalıyor…

Ve yandaş grubu, desteğini çekip "Sergen Yalçın, Abdullah Avcı istifa" diyerek bağırıyor. Galiba gecenin ‘püf’ noktası da tam burası! Beşikaş yandaşının skora bağlı olarak sahadaki takımdan desteğini çekmesi pek tanıklık edilen eylem değildir. Onların da bu radikal kararı almasının ardında zaten skor değil, vasatı dahi bulamayan oyun mevcut. Defans desen dökülüyor, orta alan desen sürekli top yitiriyor, kanatlar desen çalışmıyor, forvet desen sahada kendi başına koşup ayağında top tutamayan bir oyuncu bulunmakta. ‘Abdullah Avcı ne yapsın?’ sorunun yanıtı ise oldukça net: Bu ülkede 30 gün çalışan bir emekçi asgari ücret olarak 2 bin 324 TL kazanıyor. Abdullah Avcı ise yılda 12 milyon TL… Beşiktaş yitirse de kazansa da Avcı’nın giydirilmemiş geliri ayda 1 milyon TL… Çok iyi futbolcular ile herkes kazanır, yapılması gereken çalışmayanı çalıştırmak, yetisi sınırlı olanın da gelişmesini sağlamak. Teknik direktörün işi sahadaki oyuncu dizilimini belirlemekle sınırlı değil ki… Şayet bir teknik direktör sahaya son kozu olarak Oğuzhan Özyakup’u sürüyorsa bu defter zaten kapanmıştır!

Bir de yönetim ayağı var ki… Hiç kimse Fikret Orman’ın bıraktığı enkazın ardından Ahmet Nur Çebi’den mucize beklemiyor ama bir maddi kıpırdanma kaçınılmaz. Beşiktaş’ın kadrosuna yeni katılan oyuncular dahi kulübe ihtarname göndermeye başlamışlar, üstelik hiçbir katkı sağlamadıkları halde…

Gelelim yazının başlığına… Tribünlere kulak verip takımın başına Sergen Yalçın’ı mı getirmeli, yoksa örnek futbol adamı lider Sivasspor’un teknik direktörü Rıza Çalımbay’ı mı? Diyelim ki yönetim bu konuda bir karar verdi, peki Abdullah Avcı’nın 36 milyon TL tutarındaki tazminatı nasıl ödenecek?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi