Bir anarşistin kaza sonucu oy vermesi…

Aslında teorik olarak pek karşı olduğum söylenemez suikastlara. Küçük burjuva maceraperesti olduğumdan her halde. Bir de pek devlet başkanlarını sevmiyorum, genellikle.

Kadrajda önce Cristina’yı görüyoruz, hemen ardından bir silah giriyor, 9 milimetre galiba. Bir el ateş ediyor, katil adayı. Patlamıyor silah. Üzülmüş olabilir adam, işini yapamadı diye belki ama ya da biliyordur zaten böyle olduğunu. Her şey olabilir, bu suikast işlerinde. Tetikçiler aslında en az şey bilen oluyor genellikle. Özellikle devrimci değilse, suikast failleri kesin böyle. 
Cristina Arjantin başkan yardımcısı. Arjantin başkanıyken tanıyorum onu, öncesi de var, biz Arjantin’de devlet başkanlarını kovarken, bir otelin balkonundan seyrediyordu eşiyle birlikte. Zamanı gelince kırılacak bir cam arkasındaki acil durum çekici gibiydi, bir tarafı keskin diğer tarafı yassı. Sonra eşiyle birlikte girdiler devreye. Çok kullanışlı bir kimlik var Arjantin’de; Peronizm. Faşist de olsan, hatta devrimci de kullanabilirsin. Enteresan bir adam Peron. Bir ara, iktidarda ikinci eşi İsabel Peron vardı diktatörlük generalleri ile birlikte, aynı zamanda dağlarda Peroncu gerillalar, Guaveracı devrimciler ile birlikte ve Dedim ya papaya gibi bir şey Peron. Her tadı bulabilirsiniz, ne hayal ederseniz artık, ağaç kavunu Papaya…
Belki vardır böyle kişiler çevrenizde…
Aslında teorik olarak pek karşı olduğum söylenemez suikastlara. Küçük burjuva maceraperesti olduğumdan her halde. Bir de pek devlet başkanlarını sevmiyorum, genellikle. Sınıf başkanlarını da çok sevmezdim, ne öyle, tahtaya yazar, sonra şikayet eder, kara tahta terörü, fizikçi ve kalın cetveli, camdan ama çok kalın, muhtemel bilerek yapmışlardı o tür cetvelleri, çok işlevli İsviçre çakısı gibi, hem bir yer ölçebiliyorsun, -gerçi bir yeri ölçtüğünü görmedim ama-  hem öğrenci dövebiliyorsun, parmakları birleştirtip vuranlar da vardı, yaratıcı olabiliyor, zulüm şubeleri irili ufaklı, şube de işkenceci polisler önünde çukur var atla diyorlardı, gözün bağlı ve çıplaksın genellikle , atlayınca duvara çarpıyorsun, halbuki önünde duvar varmış, gülüyorlar, eh onlar da ne yapsın, her gün mutat işler, falaka ve elektrik, çalışma hayatına renk katmak gibi, nereden nereye geldik halbuki, eti senin kemiği bizim öğrenci pasosu hikayesi bu, basit -ama kalındı gerçekten- bir cetvel hikayesi sadece, sınıf başkanı minyatür otorite ama politik tabii ki, sınıf var işin içinde ve sınıfları yıkarsan, sınıfları yıkarsın aslında.
Bir arkadaşım gönderdi Cristina suikast girişimi videosunu. Ne olsa Güney Amerika’da, hemen bana geliyor her zaman. En çok Madura Nusret’de yemek yediğinde olmuştu. Bak gördün mü diye gönderdiler bana. Adamı otobüs şoförlüğü zamanından tanıyorum, o kadar. Ne biliyim, iyi adamdı o zamanlar. En fazla boğazında kalsın diyebilirim, başka bir şey gelmezdi elimden. Gitme Nusret’e, karşı devrimci bir tuz atışı var diyebilirdim belki ama, değişiyor insan işte devlet başkanı olunca.
Şili devlet başkanıyla da öğrenci lideriyken röportaj yapmışım. Şimdi gitsem, uğraş dur konuşmaya. O sırada kantinde konuşmuştuk, Şili Üniversitesinin orta kantini gibi bir yerdi, hemen önüne hergele meydanı gibi, bol pankartlı… 
Cristina ölseydi üzülür müydük bilemedim. Vurmak isteyenler daha faşistti her halde. Bir kere Twiter’den yazmıştı, doğrudan tanımadığım bir arkadaş; ‘Abi tam anarşist oluyorum, saltanat geri gelecek filan diyorlar, kendimi CHP’ye oy verirken buluyorum’ diyordu. Böyle bir şey işte Cristina…
Ve tutukluluk yapan silah laz yapımı da değildi, en azından video da öyle görünmüyor, sağlam bir malzeme kullanmak, kesinlikle önemli suikastlarda, belki de mermilerde kabahat, günahını almamalı hemen silah yapıcıların ve eğer devletleri kaldırsalardı, hiç bunlara da gerek olmazdı, sınırlar ve vizeler de olmazdı ve vergiler, saraylar filan…  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Metin Yeğin Arşivi