Batsın bu binaaa, bitsin bu rüyaaa! (*)

En son Kabataş Martı Projesi çat diye Osmanlı figürüne dönüştürüldü. Benzer akıbet yapım aşamasındaki ‘yeni AKM’nin başına gelirse şaşırmayalım.

Atatürk Kültür Merkezi (AKM) 1969’da açıldığından beri Batılı kültür sanat anlayışının kalbi, Cumhuriyet’in en önemli simgelerinden oldu.

AKP, iktidarının ilk yıllarından itibaren merkezinde AKM olmak üzere Taksim Meydanı’nı değiştirmeyi, dönüştürmeyi çok önemsedi. Gezi bu amacı sekteye uğratsa, planlarda değişikliklere neden olsa da bunu büyük oranda yaptı. Ancak kentlere, kültürel hayata, kamusal alanlara bu ve benzeri müdahalelerin hızlandırılması, rejimin değiştirilmesiyle gerçek oldu.

İstiklal Caddesi’nin girişindeki dev cami tamamlanmak üzere. Cumhuriyet tarihi boyunca kamusal tepkilerin, yürüyüşlerin adresi, simgesi olan Meydan, yasaklı, steril bir beton havuzuna dönüştürüldü. İsyanın üzerinden altı yıl geçmesine rağmen Gezi Parkı 7/24 gözetleniyor, halen bir açık hava karakolu vazifesi görüyor.

AKM de iyi bir restorasyonla yenilenebilecek, çok daha az maliyetle, değerini koruyarak gelecek nesillere ‘hikâyesiyle birlikte’ aktarılabilirdi. Hayır, illa yıkılması gerekti. 10 yıl çürümeye terk edilen AKM, yıkılmaya başlandığında artık tartışma konusu olmaktan çıkmıştı.

Hayatın cilvesi mi dersiniz, acı bir ironi mi: Yıkım ve yeniden yapım işi, 1970’te çıkan yangından sonra AKM’yi onarıp tekrar tasarlayan mimar Hayati Tabanlıoğlu’nun oğluna kısmet oldu. Babasının eserini yıkıp yeniden yapmayı oğluna vermek, başlı başına çok şey anlatmıyor mu?

İHALE TAMİNCE’YE KALMIŞ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yanına her dönemin makbul sanatçılarını da alarak AKM’nin temel atma törenini tabii ki bir siyaset malzemesine çevirdi. Mimarları, işletmecileri nasıl bir hayal kuruyorlar bilinmez ama isminin Atatürk Kültür Merkezi olmayacağı aşikâr. Atatürk havalimanının yerine açılacak olan ‘Yeni Havalimanı’ nasıl bir zafer anıtı olarak takdim edilirken ismi de silinirken aynısı AKM için de geçerli olacak.

Hoş, zaten adın simgesel bir değeri kaldı. Kendi kültürel hegemonyasını inşa etmeyi önemseyen yönetim anlayışı, bunu ancak çok para harcayarak, yıkarak, sökerek, keserek, yerine yenisini ve daha büyüğünü, debdebelisini, pahalısını yaparak biliyor. Üstelik bunu yaparken yerel yönetim manifestosunda israftan kaçmaktan, şehirlerin kültürel ve tarihî dokusunu korumaktan, şeffaflık ve katılımcılıktan dem vurarak yapıyor!

Yeri gelmişken AKM ihalesi nasıl yapıldı, kime verildi? Hürriyet’te Vahap Munyar’dan alalım haberi: Yeni Yapı-Taca konsorsiyumu ihaleyi üstlenmişti, Taca ‘özel nedenlerle’ çıktı. TOKİ, AKM için Fettah Tamince’nin Sembol İnşaat’ıyla anlaşmış. Alın size şeffaf, katılımcı kentçilik, ileri demokrasi...

Erdoğan, binanın (dikkat, AKM değil, bina) sadece bir kültür merkezi olmayacağını, milli iradeye (kendisine) kasteden "vatan millet düşmanlarına" bir cevap olacağını muştuladı. Tabii kasıt, Gezi isyanı ki konuşmanın merkezinde hep Gezi var.

ATATÜRK VE GEZMİŞ POSTERİ DE ‘PAÇAVRA’

Malum, Gezi Parkı eylemlerinde terk edilmiş ve çürümeye bırakılmış AKM’nin meydana bakan yüzü, eylemcilerin sloganları, bayraklarını astıkları dev bir panoya dönüşmüştü.

Erdoğan’ın ‘terör örgütlerinin paçavraları’ dediği şeylerin arasında en görünenler, Atatürk ve Deniz Gezmiş posterleri, hükümete (Erdoğan’a) istifa çağrılarıydı. Bu manzarayı hafızalardan silmek, intikam almak için de AKM’yi yıkmak (10 yıllık sabrın ürünüymüş!) farz oldu.

Bu arada yeni kültür merkezi, Jakoben zihniyete verilmiş bir cevap olacakmış. Kast edilen ‘eski’ Cumhuriyet veya Kemalist ideoloji. Not düşelim: Prof. Taner Timur’a göre Jakobenizm, Türkiye’de tarihî referanslarından koparılarak aldatıcı bir formül, ideolojik bir slogana indirgendi: "Jakobenlik, antidemokratik yollarla (şiddete başvurarak) kurulmuş tüm keyfi yönetimlerin adı haline geldi." 

Keyfi yönetim, şiddete başvuru, antidemokratik yollar deyince insan ister istemez günümüzü düşünüyor. ‘Yeni Türkiye’nin inşası, muhaliflerin siyaset, akademi, basın, iş hayatından dışlanması/hukuk devletinin çöküşü gibi AKM’nin yıkılması da benzer bir anlayışa işaret etmiyor mu?

SONU KABATAŞ GİBİ OLMASIN?

Belki Yeni Taksim binası bittiğinde mimarisiyle, şaşaasıyla eskisinden çok daha göz alıcı olacak. Daha önemlisi, nasıl kullanılacağı: Sansürlü eserlerin, makbul sanatçıların boy göstereceği; önceliğin Batı sanatına değil, daha ziyade neo-Osmanlı/modern Türk karması zorlama temalara verileceği herhalde şaşırtıcı olmaz. Hadi o da olsun, bu da olsun diyeceğiz ama bugün devlete bağlı kurumlarda sanatın nasıl icra edildiği herkesin malumu.

Erdoğan, ‘yeni bina’da Millet Bahçeleri’nin de olacağını söyledi. Bilmem Tabanlıoğlu’nun bundan haberi var mı? Yahut tasarladığı bahçeler varsa, ‘Millet Bahçeleri’yle alakası var mı?

En son Kabataş Martı Projesi çat diye Osmanlı figürüne dönüştürüldü. Benzer akıbet yapım aşamasındaki ‘yeni AKM’nin başına gelirse şaşırmayalım.

Tören atma törenine sevinç içinde katılan Orhan Gencebay, kült şarkısı ‘Batsın bu dünya’yı, kültür dünyamızın yeni simgesi için tekrar bestelese ne der? Önerim, "Batsın bu bina (eski AKM), bitsin bu rüya (eski Türkiye)". Yok Orhan Beyciğim, "Atamıza layık proje" filan demek yetmez. Alkışlamak da. Görevinizi layıkıyla yerine getirmelisiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehveş Evin Arşivi