Bahçeli - Kremlin atışması 'iyi polis-kötü polis' hikayesi değil

MHP liderinin Moskova’ya yönelik sert tepkileri ve 'Rusya ile ilişkilerin gözden geçirilmesi' talebi farklı mesajlar taşıyor gibi görünüyor.

Rusya’nın İdlib’te Esad’tan yana açık ve kararlı duruşu karşısında sürekli geri adım atan ve Şam güçlerinin ilerleyişini seyretmek zorunda kalan Ankara’nın gösterdiği çaresizlik, koalisyon ortağı MHP’nin lideri Devlet Bahçeli’yi oldukça kızdırmış görünüyor.

Bahçeli geçtiğimiz Salı günü Meclis grubunda yaptığı konuşmada, Rusya ve Putin’i doğrudan eleştirmekten özenle kaçınan, eleştirse bile meseleye stratejik ilişkiler açısından bakarak alttan alan ortağının aksine, Moskova’ya verdi veriştirdi.

Şam güçlerinin açtığı ateşle yaşamını yitiren askerlerden söz ederken, hamaset dozu yüksek cümlelerle Esad’a ama özellikle de Rusya’ya yüklendi. 
"Katil Esad defolup gidesiye kadar yüreğimiz soğumayacaktır. Esad katildir, husumetin kaynağıdır. Hem Suriye hem Türkiye'yi eş zamanlı idare etmeye çalışan Rusya iyi niyetli değildir. Hükûmetin Rusya ile ilişkilerini gözden geçirmesi samimi dileğimizdir..." dedi.

Arkasından iktidarın da iç savaşın başından beri değişmez sloganı olan, fakat Rusya ile zoraki sürdürülen Astana ve Soçi anlaşmaları gereğince pek ağzına almadığı Suriye’nin işgal edilmesi temennisini ifade eden sözleri geldi:

"Türk milleti gerekirse, artık başka bir seçenek de görülmezse Şam'a girmeyi şimdiden planlamalı ve zalimleri yerle yeksan etmelidir. Diyorum ki, yansın Suriye, yıkılsın İdlib, kahrolsun Esad" demişti.

Bu "Şam’a girelim, yansın Suriye, kahrolsun Esad vb." hamasetini bir tarafa -bırakırsak, "Rusya ile ilişkilerin gözden geçirilmesi samimi dileğimizdir" lafı üzerinde durmak gerekir.

İktidar, İdlib’te gelinen son noktada Rusya’nın Şam’ı açıkça ve kararlı bir şekilde destekleyen tutumu karşısında dahi buna benzer bir söyleme asla başvurmadı. 

Buna rağmen koalisyon ortağının Moskova ile ilişkilerin gözden geçirilmesini istemesi ilk defa oluyor.

Bahçeli’nin, Rusya ile kurulan ittifakın hatırına Suriye’nin toprak bütünlüğünü tanımak zorunda kalan AKP’ye rağmen, Suriye’ye ilişkin fütuhatçı emelleri dile getirmesi de oldukça ilginç.

Dolayısıyla bu sözlere Moskova’dan bir karşılığın gelmesi fazla gecikmedi. 

MOSKOVA’DAN BAHÇELİ’YE YÖNELEN ELEŞTİRİLER

Bu açıklamayı takip eden gün, Rusya Dışişleri Bakanlığı, Türkiye'yi "Suriye'deki gelişmelerle ilgili yaptığı açıklamalarda provokasyon yapmaktan ve İdlib'te tansiyonu yükseltmekten kaçınmaya" çağırdı. 

Bahçeli'nin Suriye’ye ilişkin açıklamalarına dikkat çeken Bakanlık, "Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ortağının Türk askerlerinin hayatını kaybetmesinden Rusya ve Suriye hükümetlerini sorumlu tutmasının anlaşılmaz bir yorum" olduğunu vurguladı.
Kremlin’in doğrudan iktidara değil ama iktidar ortağı olduğunu vurgulayarak MHP’ye yönelik ithamlarda bulunması da belki bir ilk olduğu için oldukça ilginç geldi bana.  

Mesele bu noktada kalsa yine iyi…

İdlib'de Rusya’nın cihatçı çetelere yönelik bombardımanları ve Şam güçlerinin ilerleyişi Ankara’nın tepkilerine rağmen sürerken Bahçeli’nin Kremlin’i hedef alan açıklamaları daha da sertleşerek devam etti.

Bahçeli salı günü yapılan Meclis grubu toplantısında, "Nereye gitti Soçi anlaşması, diplomasi?" diye sorarak eleştirilerine başladı. 

Yine önce Beşar Esad'a yüklendi ve "Altını çizerek ifade ediyorum ki, Esad gitmeden koltuğundan indirilmeden barış istikrar mumla aranacaktır" dedi.

Arkasından ona destek veren Rusya’ya sıra geldi:

"Biz Rusya'yı 94 harbinden biliriz. Biz Stalin yönetimindeki Rusya'nın Moskova Konferansı'nda Türk topraklarını istila talebini de asla aklımızdan çıkarmayız" diyerek tarihi Rus düşmanlığına atıf yapmayı da ihmal etmedi.

"Demiyoruz ki düşman olalım, yalnızca istediğimiz karşılıklı hak ve çıkarlara saygıdır. Ne olursa ne ala dostluğu da biliriz hasmı da biliriz." sözleri ile bir de tehdit savurdu.

Bahçeli’nin, Rusya’nın özellikle İdlib’te Şam yönetimini açıkça ve kararlı bir tutumla desteklemesi karşısında Kremlin’e yönelttiği eleştiriler ve Rusya ile ilişkilerin gözden geçirilmesi temennisi akla hemen iyi polis-kötü polis çağrışımını getiriyor.

Saray sözcüleri düşük yoğunluklu eleştiriler yapsalar da Rusya ile, özellikle ekonomik alandaki ilişkilerin önemini vurgulayarak meseleleri görüşerek çözmekten yana bir tavır sergiliyorlar.

Ne olursa olsun Rusya ile ilişkileri koparmaktan yana bir yaklaşım şimdilik görünmüyor. Bu tabii biraz da Ankara’nın birçok açıdan Kremlin’e olan bağımlılığı ile izah edilebilen bir birliktelik.

Ankara’nın Moskova ile ilişkisi iki eşit ortaktan ziyade bir biat ilişkisi.

Nitekim Ankara İdlib konusunda o kadar esip gürlediği halde Rusya neredeyse hiç oralı olmadı ve Şam güçlerini desteklemeyi sürdürdü, sürdürüyor. 
İdlib’te cihatçı çetelere karşı harekat planlandığı gibi gidiyor.

Hatta Şam güçlerinin ele geçirdiği bölgelerde kalan TSK’nın gözlem istasyonlarının boşaltılmaya başlandığı haberleri veriliyor.

GERGİNLİĞİ AZALTMA TOPLANTILARI SONUÇ VERMEDİ

Gerginliğin azaltılabilmesi için Ankara ile Moskova arasında alt düzeyde gerçekleştirilen görüşmelerin ikincisi Moskova’da yapıldı ama bundan da bir sonuç alınamadı.  

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Şu ana kadar müzakerelerden bizi tatmin edici bir sonuç çıkmamıştır. Sunulan kağıdı ve haritayı kabul etmedik" açıklaması yapmak zorunda kaldı.

Saray’ın acilen istediği ateşkesin Kremlin tarafından kabul edilmediği anlaşılıyor.

Meselenin yine Erdoğan-Putin görüşmesine kalacağı tahmin ediliyor ama bu görüşmeye kadar da harekatın devam etmesi bekleniyor.

Son gelen haberlere bakılırsa Esad’a bağlı ordunun ilerleyişiyle beraber Ankara-Moskova hattında gerilim iyice tırmanıyor.

Hatta Rus medyasına göre Ankara’nın, Rus uçaklarına Türkiye hava sahasını kapattığı ileri sürülüyor..

Bu haberlere bakılırsa dün sabah bir Rus askerî kargo uçağının Türk hava sahasına girişine izin verilmediği duyuruluyor.

Ortalığın bu kadar kızıştığı bir sırada Bahçeli’nin Rusya’ya yönelik eleştirileri ve iktidarın AKP kanadına, Saray’a yönelik, "Rusya ile ilişkilerin gözden geçirilmesi" talebinin arka planı önemli.

Dediğim gibi, bu ısrarlı eleştiriler bir iyi polis-kötü polis hikayesinin ötesinde mesajlar taşıyor gibi görünüyor.

Ortaya çıkan mesajlar, iktidar koalisyonu içinde Moskova’ya bu kadar bağımlı bir biat politikasından rahatsızlık duyanların tepkisi olabilir mi?

Ya da başka iktidar hesaplarının, çatışmaların belirtileri…

İdlib meselesini ve oradaki gelişmelerin iktidar koalisyonu içindeki yankılarını, etkilerini yakından izlemeye devam…

   

 
 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi