‘Amaç Türkiye’nin işlediği suçlar kapsamında yargılanmasını sağlamak’

‘Amaç Türkiye’nin işlediği suçlar kapsamında yargılanmasını sağlamak’
İsviçre’nin Cenevre kentinde toplanan Türkiye Tribünal’inde tüm tanıkları dinleyen mahkeme heyeti bugün raporunu açıklayacak.

Meltem OKTAY


İsviçre’nin Cenevre kentinde yaklaşık 4 gündür Türkiye Tribünal’ini takip ediyorum. Belçika’da başkanlığını Prof. Dr. Johan Vande Lannote’nin yaptığı bir hukuk bürosu tarafından gerçekleştirilen Türkiye Tribünali, Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlallerini masaya yatırıyor.

Cenevre’de yapılan Türkiye Tribünal’i adlı bu sivil mahkemeden çıkacak sonuç, kentin tarih boyunca önemli anlaşmalara, sözleşmelere ev sahipli yapmış olması nedeniyle önem taşıyor.

TÜRKİYE’DE ARTAN HAK İHLALLERİ DİKKATE ALINDI

Dünyaca ünlü, tarafsız ve yüksek itibarlı yargıçların mahkeme yer aldığı ‘Halk Mahkemesi’, resmi bir mahkeme değil, uluslararası hukuk bağlamında bir bağlayıcılığı da yok.

Ancak Türkiye’de yıllardır yaşanan, özellikle 2015-2016’da rejim değişikliğiyle birlikte yükselişe geçen insan hakları ihlalleri, savaş suçları, işkence vb. uygulamaları burada ele alınacak.

Yapılan mahkemenin amacı toplumun dikkatini yaşanan bu hukuksuzluklar üzerine çekmek. Kamuoyu oluşturarak belki de Türkiye’nin işlediği suçlar kapsamında Lahey’de yargılanmasını sağlamak.

AVRUPA PARLAMENTOSU’NDAN GÖZLEMCİLER YER ALDI

Mahkemede Dr. Françoise Barones Tulkens, Dr. Johan Van Der Westhuizen, Angelita Baeyens, Prof. Em. Dr. Giorgio Malinverni, Prof. Dr. Ledi Bianku ve Dr. John Pace olmak üzere 6 hâkim yer aldı.

Bu hakimler arasında AİHM’in eski yargıçları da bulunuyor. Yine Avrupa Birliği Parlamenteri Kathleen Van Brempt ve Avrupa Parlamentosu İnsan Hakları Komitesi Başkanı Marie Arena gibi isimler gözlemciler arasında yer aldı.

TÜRKİYE DE TRİBÜNAL’E DAVET EDİLDİ ANCAK KATILMADI

20 Eylül Pazartesi günü, birçok sivil toplum örgütü, raportörler ile mağdur ve mağdur ailelerinin hazır bulunduğu mahkeme salonuna hakimler girerken her kes ayağa kalktı. Ardından ise mahkemeye başkanlık eden eski AİHM yargıcı Dr. Françoise Barones, basın bildirisini okudu. Basın bildirisinde Türkiye’nin Bern Büyükelçiliği üzerinden mahkemenin yapılacağı Intercontinental Otele baskı yapıldığını söyledi. Yine Türkiye’nin iddiaların tarafı olduğu için davet edildiği ancak davete cevap bile verilmediği ifade edildi.

‘İŞKENCE VE ZORLA KAYBETME BİR DEVLET POLİTİKASI’

Daha sonra konu başlıklarında raporların sunulması ardından tanıkların dinlenmesine geçildi. 4 gün boyunca alanında uzman kişiler tarafından ‘İşkence, Zorla Kaybetmeler’, ‘Cezasızlık, Basın ve İfade Özgürlüğü’, ‘Adalete Erişim Hakkı’ ve ‘İnsanlığa Karşı İşlenmiş Suçlar’ başlıklı 6 rapor sırasıyla sunuldu. Sunulan raporlarda bütün uygulamaların Türkiye’de 2016 darbe girişimi süreci ve sonrasıyla sınırlı olmadığı, bütün suçlamaların eskiye giden sistematik bir ihlal olduğu tespiti yapıldı. Bütün insan hak ihlallerinin, 2016’daki rejim değişikliği ile birlikte büyük bir tırmanışa geçtiğine dikkat çekildi. Türkiye’de işkencenin ve zorla kaybetmelerin bir devlet politikası olduğu ve özellikle Kürtlere karşı işlendiği belirtildi.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ BAŞLIĞINDA TANIKLIK ETTİM

Raporların sırasıyla sunulması ile birlikte her konu başlığında 3 tanığın ifadesine yer verildi. Ben de basın ve ifade özgürlüğü başlığı kapsamında konuştum. Dicle Haber Ajansı muhabiriyken Nusaybin’de savaş sürecini takip ettiğim sırada başıma gelenleri, gözaltı ve tutuklanma sürecini anlattım. 2015 yılında çatışmaların yaşandığı Mardin’in Nusaybin ilçesine giderek, orada devlet güçlerinin sivil insanlara dönük gerçekleştirilen saldırılara dikkat çeken haberler yaptığımı, ancak bunları dünyaya duyuran ben ve benim gibi bir çok gazeteci arkadaşımın hedef haline getirildiğini ve ardından savaşın ortasında gözaltına alınıp tutuklandığını belirttim.

Yazdığım haberlerden dolayı yargılandığımı ve hakkımda 4 yıl hapis cezası verildiğini ifade ettim. 3 yıl boyunca cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edildiğimi ve tekrar tutuklanmamak için Avrupa’ya geldiğimi mahkeme heyetine anlattım.

KEMAL KURKUT’UN AĞABEYİ TANIKLIK ETTİ

Yine ‘Cezasızlık’ başlığı altında 2017 Newroz’unda Diyarbakır’da polisler tarafından katledilen Kemal Kurkut’un ağabeyi Ercan Kurkut tanık olarak dinlendi. Kemal’in katledilmesinde gözaltına alınan 2 polisin serbest bırakıldığını, ilk raporun polislerin ifadesi doğrultusunda değiştirildiğini ve bu olayda tek yargılananın fotoğrafları çekip basına servis eden gazeteci Abdurrahman Gök olduğunu söyledi.

Öte yandan Gülen Hareketi mensubu olması iddiasıyla MİT tarafından zorla kaçırılan ve 92 gün boyunca bir hücrede işkence gören Mustafa Özben isimli tanık da yaşadıklarını dile getirdi.

‘TÜRKİYE’DE İŞKENCE VE İNSAN HAKLARI İHLALİ YAYGIN’

Türkiye Tribünal’in 4’üncü gününde ‘Roma Statüsü’ kapsamında İnsanlığa Karşı İşlenmiş Suçlar başlığı ile Tribünal’i kuran Dr. Johan Vande Landotte raporunu sundu. Raporunda Türk devletinin işkence ve insan kaçırma politikasını aktif olarak desteklediğini ve teşvik ettiğini söyledi. Türkiye’de işkence ve insan hakları ihlalinin yaygın ve etkisinin çok büyük olduğu da rapora yansıdı.

UCM’YE İMZA ÜLKELERDEN KAÇIRILAN İNSANLAR İÇİN BAŞVURU YAPILACAK

Türkiye’nin insan hakları ihlallerini konusunda ilk ve tek örnek olmadığına dikkat çekilirken, tüm sistematik baskıların küresel bir farkındalık ile durdurulabileceğine önemle vurgu yapıldı.

Bir sonraki adım olarak bu ihlalleri evrensel yargıya taşırmak gerektiği belirtildi. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yetkisini tanıyan ülkelerden yapılan kaçırmaların da UCM’ye taşınabileceği kaydedildi.

LAHEY’DEN SONRA MAGNİTSKY YASASI’NA BAŞVURULABİLİR  

Şimdiye kadar mahkemeye dair tüm belgeler, tanıklıklar ve hakimlerin kararları, dijital iletişim araçları aracılığıyla tam şeffaflık içinde yayınlandı.

Bu bağlamda tüm raporlar sunuldu ve tüm tanıklar dinlendi. Mahkeme heyeti tüm raporları inceleyerek 24 Eylül günü saat 15.00’da kararını basın toplantısı ile açıklayacak. Verilen karar doğrultusunda, Türkiye hakkında çıkacak sonuca göre önce Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne gidilmesi bekleniyor. Buradan çıkacak sonuca göre ABD’de 2012 tarihinde kabul edilen dünyada insan hakları ihlalleri veya dünyada yolsuzluğa karıştığı gerekçesiyle kişilere, şirketlere ya da kurumlara yaptırım uygulanmasını öngören Magnitsky Yasası’na da başvurulması öngörülüyor.

 

Meltem Oktay Kimdir?

Dersim’in Mazgirt ilçesinde 1989’da doğdu. Ardahan Üniversitesi İşletme mezunu. 2013 yılında Dicle Haber Ajans’ında gazeteciliğe başladı. DİHA kapatıldıktan sonra Dihaber.net’de yazmaya devam etti. Hakkında açılan dava nedeniyle 3 yıl tutuklu kaldı. Şu an İsviçre’de yaşıyor.

Öne Çıkanlar