Almanya’nın dilemması: Gaz mı insan hakları mı?

Ekonomisi ve değerleri arasında sıkışmış olan Almanya, daha önce özellikle Suudi Arabistan’a dönük tutumunu görmezden gelecek boyutlarda adımlar atıyor.

Rusya’nın Ukrayna işgaliyle başlayan Ukrayna Savaşının değiştirdiği en önemli dinamiklerden biri Rusya ile AB arasındaki enerji köprülerinin atılması. AB, Rusya’nın en önemli enerji pazarlarından biriydi. Bu ortaklık özellikle doğalgaz açısından önemli bir köprüydü. Rusya, 2021’de AB’nin doğalgaz talebinin yüze 40’ını tek başına sağlamıştı. Ancak savaşla beraber gelen yaptırımlar ve karşılıklı sert açıklamalar tarafların geri dönülmesi zor bir şekilde enerji ilişkilerini altüst etti. Nitekim, başta Almanya olmak üzere AB’nin önde gelen ülkeleri Rusyasız bir doğalgaz yol haritası oluşturmaya çalışıyor. Bu çaba son olarak Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un Körfez turuna kadar uzandı. Almanya ne yapmaya çalışıyor? Almanya ekonomisinde enerji nasıl bir rol oynuyor? Doğalgazda Moskova’ya derinden bağlı olan Berlin alternatif üretebilecek mi? Bu hafta bu sorulara yanıt arayacağız.

ALMANYA İLE RUSYA ARASINDA ATILAN KÖPRÜLER VE MALİYETİ

Almanya SSCB 1971’de Batı Avrupa’ya gaz aktarımına başladığı tarihten bu yana hep özel bir müşteri oldu. Berlin Duvarı’nın yıkılıp Almanya’nın birleşmesiyle de bu bağ güçlenmeye başladı. Ukrayna ve Polonya’dan geçen transit gaz aktarımının yanı sıra Rusya, bu özel müşterisi için iki hat da inşa etti: Kuzey Akım I ve Kuzey Akım II. Bu hatlar, Almanya ile Rusya arasındaki gaz alışverişinde transit ülke kaprisi olmadan doğrudan adrese teslim gaz akışını sağlayacaktı. 2012’de faaliyete geçen Kuzey Akım I Hattı her yıl 55 bcm gazı Rusya’dan Almanya’ya yaklaşık 10 yıl boyunca taşıdı. Ancak gelen yaptırımlar sonrasında, Rusya’nın iddiasıyla bakım sorunları nedeniyle hattan gaz akışı Eylül başında kesildi. Kardeş Hattı Kuzey Akım II ise daha talihsiz bir hikayeye sahip. 2018’de inşasına başlanan ve 2022’de faaliyete geçmesi beklenen hat, açılmadan kapandı.

Rusya cephesinde hatları kapatmaya varan bu gelişme Almanya açısından önemli. Berlin’in geçtiğimiz yıl tükettiği gazın yüzde 55’i Rusya’dan geldi. Almanya otomotiv, makine ve kimya gibi sanayi kollarında faaliyet gösteren şirketleriyle biliniyor, Almanya ekonomisinin bel kemiğini de bu sahalar oluşturuyor. Rusya’dan gelen kesinti haberleriyle beraber Almanya sanayicileri, ya gaz tüketimlerini ya da üretimlerini düşürecek. Her iki senaryo da Almaya ekonomisi için iyiye işaret değil, zira Almanya ekonomisinde işler yolunda değil.

ALMANYA EKONOMİSİNDE KRİZ ÇANLARI VE CAN SİMİTLERİ

Küresel ekonomilerde yaşanan enflasyonun karşılık gördüğü ülkelerden biri Almanya. AB’nin en güçlü ekonomisi Mayıs ayından bu yana tırmanan enflasyonla mücadele etmeye çalışıyor. Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis) 29 Eylül’de ilan ettiği enflasyon verileri 71 yıl sonra Almanya’nın çift haneli enflasyonla karşılaşmasına neden oldu. Ülkede Eylül ayında tüketici fiyatları bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 10,9 artış kaydetti. Bloomberg anketine katılan ekonomistlerin beklentisi enflasyonun yüzde 10,2 olması yönündeydi. Beklentilerin üzerinde çıkan bu enflasyonda iki kalem ciddi etkiye sahip: Enerji ve gıda. Almanya'da gıda fiyatları Eylül ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 18,7 arttı. Öte yandan en çarpıcı artış enerjiden geldi, enerji fiyatlarında yıllık artış yüzde 43,9 oldu.

Enerji fiyatlarındaki bu kontrolden çıkmışlık karşısında Almanya hem sanayi hem de konut cephesinden tasarruf önlemleri açıklıyor. Fiyatların enflasyonun seyrini sarsacak düzeydeki artışı tüketicilerin cebinde yangın demek. Bu ise, henüz görevine ısınmaya çalışan hükümet için iyiye işaret değil. Tam da bu nedenle Berlin, 4 Eylül’de 65 milyar euroluk bir enerji destek paketi açıklamıştı. "Kimse geride kalmayacak" sloganıyla duyurulan paket, emeklilerden öğrencilere uzanacak şekilde hükümetin doğalgaz fiyatları karşısında ek ödenekle durumu dengelemesini öngörüyor. Eylül ayının gelmesiyle beraber hükümet yeni bir fon duyurusu yaptı. Bu çerçevede enerji fiyatlarını dengelemek için şirketleri de kapsayacak şekilde 200 milyar euroluk bir fon oluşturuluyor. Berlin’in bu açıklamayı 71 yıl aradan sonra çift haneye çıkan enflasyonun açıklandığı gün yapması da dikkat çekici.

Almanya bir yandan ekonomi paketleriyle tüketicilerin enerji krizindeki yaralarını sarmaya çalışıyorken, Rusya’nın çekilmesiyle ortaya çıkan gaz açığını da kapatmaya çalışıyor. Nitekim bu konuda "İnsan haklarından daha mühim konular var." diyerek Scholz, Kaşıkçı cinayetinde sorumlu tuttukları Veliaht Prens Muhammed bin Salman ile aynı masada buluşmayı göze aldı.

SCHOLZ KÖRFEZ’DE: BAE’DEN GELEN GAZ ALMANYA’YA ÇARE OLUR MU?

Almanya’nın gaz konusundaki bu sıkışmışlığı, küresel ekonomik durgunlukla birleşti ve enflasyon Almanya’da tarihi rekora koştu. Enerji cephesindeki yangın ekonomik maliyet yardım paketleriyle kontrol altına alınmaya çalışılıyor. Ancak yardımın çare olmayacağı bir durum var: gaz açığını kapatma. Bu çabanın karşılık bulduğu bölge beraberinde ciddi tartışmalar getiren Körfez Bölgesi.

Körfez’de seçilen adreslerden biri "İnsan hakları mı gaz mı?" tartışmalarını alevlendiren Suudi Arabistan’dı. Almanya da pek çok Avrupa ülkesi gibi 2018’de Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda vahşi biçimde öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinden Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ı sorumlu tutuyordu. Almanya’nın aldığı bu tutum, Suudi Arabistan ile ilişkilerinde ciddi durgunluğa neden olmuştu. Benzer biçimde Riyad’ın Yemen Savaşı’ndaki rolü, hükümetin mesafeliliğinin gerekçesiydi. Bu noktada Berlin, demokrasi, insan hakları vurgusuyla Riyad’a dönük tutumunu meşrulaştırmıştı. Ancak Rusya ile yaşanan gaz krizi Almanya’nın "Değerler mi gaz mı" dilemmasında gazı seçtiğini gösteriyor.

Her ne kadar Scholz bu dilemmada gazı seçip Riyad ve Doha ile masaya otursa da beklediği cevabı alamadı. Bu iki ülkeden Almanya’ya beklediği müjde gelmedi. Anlaşma yalnızca Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile sağlanabildi. Detayları kamuoyuna tam olarak açıklanmayan anlaşmaya göre BAE’den Almanya’ya 137,000 metreküplük ilk sıvılaştırılmış doğalgaz kargosunun Aralık ayı sonunda gelmesi bekleniyor. Ziyarete eşlik eden isimlerden gelen açıklamalar istikrarlı akışın 2023’te başlayacağı yönünde.

Öte yandan Suudi Arabistan ile henüz istenen düzeyde işbirliği yakalanamadı. Ancak dünyanın en önemli LNG üreticilerinden Katar ile bir anlaşma haberinin gelmemesi de not edilmeli. Katar daha önceki görüşmelerde AB’nin ABD’ye sağladığı uzun dönemli gaz alımını, AB’ye akışı artırmak için şart koşmuştu. Belli ki ne Katar bu konuda geri adım attı ne de Almanya böyle bir garanti sunabildi. Yalnızca Berlin ve Abu Dabi arasında anlaşma sağlanması da bunun karinesi. Buysa, Almanya’nın Rusya’dan kalan gaz açığını kapatmanın çok uzağında olduğunu gösteriyor.

Özetlemek gerekirse, Ukrayna Savaşı’nın yarattığı kıyım ve yıkımın bedeli gün geçtikçe ağırlaşıyor. Ukrayna halkı bu çerçevede en ağır bedeli öderken, yaptırım yağmuruna tutulan Rusya ben yalnız gitmem diyerek AB’yi de sorunlar yumağına gebe bırakıyor. Sorunlar yumağı öylesine karmaşık ki, yıllarca AB’nin ekonomik dinamosu sayılan Almanya’da dengelerin gözden geçirilmesine kadar uzandı. Ekonomisi ve değerleri arasında sıkışmış olan Almanya, daha önce özellikle Suudi Arabistan’a dönük tutumunu görmezden gelecek boyutlarda adımlar atıyor. Üstelik bu adımların karşılığı da beklediği ölçüde olmuyor. Scholz’un Körfez turundan sınırları ve miktarı belli olmayan tek bir anlaşma çıktı. Doha ve Riyad bu konuda yeteri kadar istekli davranmadı. Olağanüstü dönemlerin getirdiği olağanüstü adımlar olarak sunulan bu gezi, AB açısından derin bir sorgulamaya da neden oluyor. AB’nin ABD ile beraber Rusyasız Batı planı sanıldığı gibi kolay gitmiyor. Hem ekonomi hem siyasi değerler cephesinde ciddi çelişkiler var. Buysa, Batı Ukrayna’da Rusya’ya karşı galip gelecekse dahi söz konusu zaferin bir "pirus zaferi" olarak görülmesine kapı açabilir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi