'AKP ile birlikte 'zalim dindar' bir kesim ortaya çıktı'

'AKP ile birlikte 'zalim dindar' bir kesim ortaya çıktı'
Hapishanelerde 700 bebek olduğunu söyleyen Risale-i Nur Derneği Başkanı Muhammed Salar, 'Kuran'dan alıntı yaptı: Kimse kimsenin suçuyla suçlanamaz.

Demokratik İslam Kongresi'nin (DİK) Urfa’da düzenlediği 'İktidar İslamcılığı ve Takva' çalıştayının ikinci oturumunda konuşması olarak Risale-i Nur Derneği Başkanı olan araştırmacı-yazar Muhammed Salar yer aldı. Salar, "Kötülükle Mücadele ve İslami Muhalefet" başlıklı bir sunum yaptı.

KURAN-I KERİMİN İLKELERİNE UZAK YAŞIYORUZ’

Türkiye’deki Müslümanlar açısından iç açıcı bir durum olmadığını söyleyerek sözlerine başlayan Salar, otoriter zihniyetin muhalefeti kriminalize ederek sindirdiğini, bu nedenle kurumsal bir çöküşün yaşandığını dile getirdi.

Salar, bunu şu sözlerle açıkladı: "Bunlar dinci geçinen bir iktidar döneminde oluyor. Hapishanelerde 700 bebek var. Kuran-ı Kerim ne diyor;  'Kimse kimsenin suçuyla suçlanamaz.' Bebeklerin suçu nedir o zaman? Bütün uluslararası endekslerin hepsinde sonlardayız. Müslüman'ız, ancak Kuran-ı Kerim ilkelerine en uzak olanlar yine bizleriz. Vergi dağılımında, eğitim seviyesinde, sağlık seviyesinde ve hukuk seviyesinde dipteyiz. Sadece Türkiye değil, bütün İslam ülkeleri bu haldedir. İman ettiğimiz Kuran’ın emrettiği gibi yaşamıyoruz."

‘İSLAM’I BİREYSELLEŞTİREN BİR ANLAYIŞLA KARŞI KARŞIYAYIZ’

Demokratik İslam Kongresi'nin (DİK) kurumsallaşmasının tüm bu sorunlara cevap olabileceğini ifade eden Salar, "Hz Muhammed’in yaşadığı dönemde her gün 830 kilometre İslam coğrafyası büyümüş. Bunun nedeni de, İslam sorunları çözüyordu. O zamanki diğer devletler ise, sorunları derinleştiriyordu. Bunun için insanlar İslam’a akın akın geliyordu. Ancak şimdi İslam’ı bireyselleştiren bir anlayışla karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı.

‘ZALİM DİNDAR DİYEBİLECEĞİMİZ BİR KESİM ORTAYA ÇIKTI’

‘Örtülü ödenek’ kavramı üzerinde duran Salar, AKP ve Tayyip Erdoğan’ın iktidara geldiği günden bugüne bu ödeneğin 14 kat arttığına dikkat çekti.

Toplumsal muhalefet olmadığı için örtülü ödeneğin sorgulanamadığını kaydeden Salar, "Hz. Ömer o zamanki Mısır valisinin aşırı mal varlığı artışını tespit edip, valinin mal varlığını hazineye ekletiyor. Bu sadece bir örnektir. İnsanlar açlıktan kıvranırken kimse diyemiyor ki; 'İslam’da böyle bir şey yoktur.' Bu sorgulama ilk etapta İslam cemaatlerinin ve tarikatlarının görevidir. Şuan toplum iki sınıfa ayrılmış durumdadır. Hak, hukuka duyarlı olup, dinin ibadet boyutuna uzak yaşayan bir kesim varken, bir de dini görevleri yerine getirip hak, hukuk kavramına uzak olan bir kesim var. Bu iktidar döneminde zalim dindar diyebileceğimiz bir kesim ortaya çıktı. Müslümanlar olarak bundan nasıl kurtulacağımızı sormamız lazım" dedi. 

‘İSLAM TOPLUMU NEDEN TOPLUMSAL MUHALEFETİ ÖRGÜTLEYEMİYOR?’

Bu tablo içerisinde siyasi partilerin muhalefet yaparken, DİK gibi kurumların ise sosyal muhalefeti örgütlemesi gerektiğini sözlerine ekleyen Salar, bunun için doğru bilgi ve ufkun şart olduğunu vurguladı.

"1400 yıllık İslam toplumu çok zengin bir referansa sahipken neden ciddi bir toplumsal muhalefeti örgütleyemiyor?" diye soran Salar, DİK’in nasıl bir misyona sahip olması gerektiği konusundaki düşüncelerini ise şöyle tarif etti: "Muhalefet sadece isyan etmek değildir. Bu tarz toplantılarla, kongrelerle, tartışmalarla birbirimizi ve dışımızdakileri bilinçlendirerek muhalefet yapabiliriz. En büyük evrensel uçuşlar da bir zeminden kalkışla başlar. Bizim zeminimiz de ayet ve hadislerdir. DİK bir fonksiyon üstlenecekse doğru bir zemin yakalamalıdır. Eğer yakalayamazsa toplumsal ihtiyaca cevap veremez." 

‘BİZ AYNI GEMİDEYİZ, ANCAK AYNI GÜVERTEDE DEĞİLİZ’

Günümüzde kirletilmeyen, istismar edilmeyen hiçbir kavramın kalmadığını ifade eden Salar, sözlerini şu sözlerle noktaladı: "Cihad da bir muhalefettir. Ancak bugün bir barbarlık manasında temsil edilmeye çalışılarak İslam’dan insanlar soğutuluyor. İslam toplumu dinamizmini kaybetti. Biz diğerleriyle aynı gemide miyiz? ‘Aynı gemideyiz’ dersek, tecavüz ve hırsızlık gibi şeylere örtülü bir destek vermiş oluyoruz. ‘Aynı gemide değiliz’ desek de aynı havayı soluyoruz ve aynı yerde yaşıyoruz. Biz aynı gemideyiz, ancak aynı güvertede değiliz. İyilikte beraberiz, ancak kötülükte karşınızdayız. Güçlü iktidarlar muhalefeti terörize etmekte uzmandırlar. Zamanını ve yöntemini doğru seçmezsen, iktidarlar seni susturmasını bilir. Bu İran’da da öyledir, Suud-i Arabistan’da da öyledir, Türkiye’de de öyledir. Biz muhalefet için doğru yöntemi seçmeliyiz." (MEZOPOTAMYA AJANSI)

Öne Çıkanlar