Ahmet Karamus: KDP ulusal bir duruş sergilemezse sonuç çok kötü olacaktır

Ahmet Karamus: KDP ulusal bir duruş sergilemezse sonuç çok kötü olacaktır
Bölgedeki hareketliliğe dikkat çeken Karamus, KDP-Türkiye işbirliğiyle yapılacak olası bir operasyonun beraberinde büyük zararlar getireceğini söyledi.

KDP ile AKP yönetimi arasındaki görüşmelerin Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik olduğunu belirten KNK Eşbaşkanı Ahmet Karamus "KDP’nin Türkiye’yle yaptığı görüşmeleri endişe verici ve tehlikeli olarak değerlendiriyoruz. Varlığınız, kazanımlarınız ve statünüz kabul edilmiyor. Varlığınızın kabul edilmediği bir yerde yaptığınız görüşmelerin amacı ve dayanağı nedir? Daha çok geç olmadan ulusal tavrımızı koymalıyız" dedi.

Mezopotamya Ajansı'ndan (MA) Zeynep Durgut’un haberine göre 23 Nisan 2021’de Federe Kürdistan Bölgesi’nin Zap, Metîna ve Avaşin bölgelerine başlattığı askeri operasyonlarda başarılı olamayan Türkiye, yeni bir operasyon hazırlığı için KDP ile görüşmelerini sıklaştırdı.

12 Mart’ta Antalya’da AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Federe Kürdistan Bölgesi Başkanı Nêçirvan Barzani bir araya geldi. Barzani ile Erdoğan arasında yapılan görüşmeye, Savunma Bakanı Hulusi Akar, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın da katılması dikkat çekti. Detayları bilinmeyen toplantıda, Federe Kürdistan Bölgesi’ne planlanan yeni bir operasyonun konuşulduğu belirtildi.

KDP’nin işbirliğiyle yeni bir operasyon hazırlığı yapan Türkiye’nin baskısıyla, 9 Ekim 2021’de Hewlêr ile Bağdat arasında "Şengal Anlaşması" imzalandı. Anlaşmayla birlikte Şengal, KDP ve Irak güçleri tarafından ablukaya alındı. Son olarak Şengal ile Kuzey ve Doğu Suriye sınırına 3 metre yüksekliğinde, 75 santimetre kalınlığında ve 250 kilometre uzunluğunda beton bir duvar örülmeye başlandı.

‘KÜRT HALKININ KAZANIMLARINA DARBE’

Kürt Ulusal Kongresi (KNK), Eşbaşkanı Ahmet Karamus, KDP’nin Türkiye ile yaptığı görüşmelerin Kürt halkına zarar verdiğini söyledi. Karamus, "Başûr Kürdistan’da bir statü var. Şüphesiz bölge hükümetinin komşu ülkelerle ilişkilerinin ve görüşmelerinin olması gerekiyor. Bu görüşmelerde kimi zaman farklı talepler çıkıyor. Ama şu bir gerçek ki, Türkiye’nin Kürt halkının var olan statüsüne tahammülü kalmadı. KDP’nin Türkiye’yle yaptığı görüşmeleri endişe verici ve tehlikeli olarak değerlendiriyoruz.

Bu görüşmelerde Kürdün kazancı yok. KDP’nin Türkiye’yle işbirliği içinde olması ve bu durumu sürdürmesini oldukça tehlikeli görüyoruz. Türkiye ve Bölge Hükümetinin görüşmeye ilişkin yaptığı açıklamalar, her ne kadar ticaretle ilgili olduğu belirtilse de biz o şekilde değerlendirmiyoruz. Türkiye bundan fazlasını yapmakta ve daha fazlasını istemektedir. KDP’nin askeri düzeydeki görüşmeleri, açıklamaları, Kürt halkının kazanımlarına darbedir. Bu görüşmelerin meşruiyeti yoktur" dedi.

PETROL ANLAŞMASI

Türkiye ile KDP arasında yapılan 50 yıllık "Petrol Anlaşması" gibi anlaşmaların tehlikenin kaynağı olduğuna dikkat çeken Karamus, bu anlaşmadan bölgede bulunan birçok gücün de haberdar olmadığını belirtti. "KDP illa bir görüşmeye ihtiyaç duyuyorsa, önce kendi bölgesinde bulunan güçlerle görüşmelidir" diyen Karamus, KDP’nin Türkiye ile yaptığı son görüşmelere bölgede ciddi tepkilerin olduğunu söyledi.

KDP ile Türkiye arasında yapılan işbirliğin halk nezdinde hiçbir meşruiyetinin olmadığını vurgulayan Karamus, "Bu görüşmeler Kürt halkının kazanımlarının ortadan kaldırılmasına yol açacaktır. Bunun bariz örneğini Türkiye Milli Güvenlik Bakanının, Kürdistan’ın varlığını hiçbir şekilde kabul etmediğini ve Kürdistan diye bir yer olmadığını söylemesiydi. Varlığınız, kazanımlarınız ve statünüz kabul edilmiyor. Varlığınızın kabul edilmediği bir yerde yaptığınız görüşmelerin amacı ve dayanağı nedir?" diye sordu.
KDP ve Türkiye’nin yaptığı görüşmelerin amacının Kürt halkının kazanımlarını yok etmek olduğunu ifade eden Karamus, "Türkiye, Misak-i Milli sınırlarını genişletmek istediğini her defasında ifade ediyor. 2023 planlarını gerçekleştirmek istiyorlar. Daha önceki planları Kerkük ve Musul’du. Şimdi de aynı planla hareket etmek istiyorlar. Türkiye her iki kenti de kontrol altına almak istiyor. Türkiye ile KDP’nin ortak amacı Kürt özgürlük hareketini ortadan kaldırmaktır. Türkiye’nin amacı tek seferde Kürdistan’ın tümünü işgal etmektir" diye belirtti.

‘EFRİN'DEN BRADOST'A KADAR BİR KORİDOR İSTİYOR'

Karamus, KDP’nin izlediği politikalara bölge halkının tepki gösterdiğini kaydederek, "Türkiye’nin amacı Kürtlere ve Kürdistan’a bir kazanım sağlamak değil. Türkiye yeni konseptte güçlerini Musul, Kerkük ve başka yerlere konuşlandırmak istiyor. Bu Rojava Kürdistan’ı için de geçerlidir. Efrîn’den Bradosta kadar bir koridor açıp Kürt varlığını bu bölgelerden tamamıyla ortadan kaldırmak istiyor ve bu bölgeleri Misak-i Milli sınırlarına dahil etmek istiyor. Türkiye’nin amacı sadece Başûr Kürdistan’ını değil Rojava’yı, Şengal’i ve Mexmuru da işgal etmektir" diye konuştu.

Bölgedeki hareketliliğe dikkat çeken Karamus, KDP-Türkiye işbirliğiyle yapılacak olası bir operasyonun beraberinde büyük zararlar getireceğini söyledi.

Karamus, şöyle devam etti: "Türkiye’nin bölgeye yönelik operasyonları uzun süredir devam ediyor. Son 2-3 yılda Türkiye’nin bu operasyonları tek başına yürütmediği ve KDP’nin desteği ve ortaklığıyla yürüttüğü ortaya çıktı. Bugüne kadar Türkiye, bölgeye onlarca askeri ve istihbarat üssü kurdu. Bu son görüşmelerden anladığımız kadarıyla 23 Nisan 2021’deki operasyonun devamı olacak. Türkiye’nin amacı bu operasyonda da başarıya ulaşmaktı. Ama amacına ulaşamadı ve bu işgal girişimlerine karşı büyük ve muazzam bir direniş verildi."

‘KDP ULUSAL BİR DURUŞ SERGİLEMEZSE SONUÇ ÇOK KÖTÜ OLACAKTIR'

Son gelişmelere bakıldığında bu yıl yapılacak olası operasyonlara KDP’nin silahlı güçlerini dahil edebileceğini kaydeden Karamus, "Şüphesiz ki böylesi bir durumda Kürt iç savaşı çıkacaktır. KDP, Türkiye’nin bu çaba ve hedeflerine karşı ulusal bir duruş sergilemezse sonuç çok kötü olacaktır. Bu Kürt halkının dört parçadaki varlığını ve statüsünü tehlikeye atacaktır. Kürt halkının kazanımlarının yok olmasına ve statüsünün bittiği anlamına gelir. Türkiye, Rusya ile Ukrayna arasında savaştan faydalanarak bölgeye çok daha geniş bir operasyon gerçekleştirmek istiyor" şeklinde konuştu.

Irak ordusu ve KDP, IŞİD önünden Şengal ve Musul’dan kaçarken Êzidîler ve Süryanilere yönelik tehcir, 2014’te soykırım oldu. 2022’de Şengal’i duvarla kuşatma başladı

‘STRATEJİLERİ ROJAVA VE ŞENGAL'İ AYIRMAK, SOYKIRIM DUVARIDIR' 

Karamus, Şengal ile Kuzey ve Doğu Suriye arasına inşa edilen duvara da değinerek, şunları kaydetti: "İki yıl önce merkezi hükümet ile KDP arasında Şengal Anlaşması imzalandı. Resmi olarak anlaşmanın altında Türkiye’nin imzası yok ama fiili olarak bu anlaşmaya destek veriyor. Türkiye Şengal’in statüsünü ortadan kaldırmak için bu anlaşmayı destekliyor. Irak hükümeti Şengal ile Rojava arasına duvar örüyor. Ama bu durum Saddam döneminde bile görülmedi. Tarihte bunun örneği yoktur.

Bu Türk devletinin konseptidir. Nasıl ki Rojava ve Bakûr’daki Kürtler arasına ilişkileri kökten kesecek bir duvar örüldüyse, Şengal ve Rojava arasında da aynı duvarı inşa etmek istiyorlar. Stratejileri Rojava ve Şengal’i ayırmaktır. Êzidîler büyük bedeller ödeyerek özerkliğini ilan etti. Bizlerin bu aşamada Şengal’e daha çok destek vermemiz ve sahiplenmemiz gerekiyor. Şengal’in dünyayla bağını kesip, geniş bir hapishane yapmak istiyorlar. Bu Êzidîleri yok etme planıdır. Herkesin buna karşı tavrını net olarak göstermesi gerekiyor."

Karamus, Şengal ve Rojava arasındaki duvarın inşasının yeni bir savaş konsepti olduğunu belirterek, şu çağrıda bulundu: "Bu duvarın inşası Êzidîlere büyük zarar verecektir. Bu bir soykırım duvarıdır ve din kırımıdır. Türkiye sessizce bölgeyi kontrol altına almak istiyor. Onların bölgeyi kontrol altına alma gibi bir hayali olabilir ama işgalci devletler sadece serhildanları bastırmakla yetinmeyecekler, kapsamlı bir saldırı başlatacaklar. Daha çok geç olmadan ulusal tavrımızı koymalıyız. Türkiye’nin işgalci planlarını ulusal birlik ve ulusal tavırla boşa çıkartalım. Bütün Kürdistani partilere, kurum ve kuruluşlarına sesleniyoruz; bizler diyalogla, yan yana durarak bu saldırıları durdurabiliriz."

Öne Çıkanlar