Fehim Taştekin: ABD’nin beklentilerine uygun bir Türk rolü öne çıkıyor

Fehim Taştekin: ABD’nin beklentilerine uygun bir Türk rolü öne çıkıyor
Erdoğan, Ukrayna savaşıyla birlikte Batı ile yakaladığı olumlu havayı sürdürebilir. Bu, Erdoğan’ın Batılı ortaklarla gündemini uyumlu hale getirmesiyle doğrudan bağlantılı.

+Gerçek Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan ve analist Fehim Taştekin #OrtaDoğu programında Rusya'nın Ukrayna işgali ile oluşan dengeler ve Türkiye'nin politikalarını ele aldı. Taştekin şunları dile getirdi:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Biden yönetiminin iş başına gelmesine paralel olarak dış politikadaki iddialarından vazgeçerek ya da çark ederek farklı cephelerle normalleşme eğilimini sürdürürken Ukrayna savaşı bunu ilerletebileceği yeni bir zemin oldu. 

Türkiye’nin jeopolitik konumunun dayattığı gerçekliğe uygun bir yeniden konuşlanma Erdoğan’ın bu krizi fırsatlara dönüştürmesini kolaylaştırıyor. Tabii savaş uzarsa bunun maliyetinden Türkiye de kaçamaz ama şu anki aşamada felaket senaryolarını temellendirmek zor. 

Yaptırım ve savaşın Avrupa ekonomileri üzerindeki olumsuz etkileri, Rusya ile bir an önce bir çözümün bulunmasını emrediyor. Erdoğan’ın Putin’le sıra dışı ilişkisi pek çok Avrupa ülkesi için de işlevsel olabilir. 

*

Batı’nın durduğu yerden bakarak Rusya için çizilen felaket senaryoları ya da acziyet tablosu yanıltıcı olabilir. Çin’den silah ve ekonomik destek istediği yönündeki yönlendirici haberlerde de bunu gördük. Rusya ile Çin arasında Ukrayna’dan önce başlamış uzun vadeli ilişkileri bağlamından kopararak gündeme getirmek belki Pekin’i Moskova’ya karşı pozisyon almaya zorlama amacı güdüyor. 

Çin’in ötesinde Rusya’nın iş yapabileceği çok büyük bir coğrafya var. Çin’in üzerinde duruluyor ama Hindistan ve Pakistan gibi büyük nüfuslu ülkelerin Rusya’ya açtıkları kapılar görülmüyor. Gözardı edilen başka bir şey Rusya’nın devasa bir coğrafya ile kendi içinde barındırdığı potansiyelle yaptırımlar karşısında yeni bir ekonomik dönüşüm gerçekleştirme ihtimalidir. 

Ruslar kısa sürede çok sarsılacaklar ama uzun vadeli krizlere dayanıklılıkları da dikkate alınarak geleceğe dair öngörülerde bulunmak gerekiyor. 

*
Ukrayna’yla bir şekilde ilişkili hale gelen konularda da ilginç gelişmeler yaşanıyor. ABD, Rusya’ya alternatif kaynaklar bulma adına şeytan eksenine yerleştirdiği Venezüella ve İran’a başka türlü yaklaşmaya başladı. Tahran’la nükleer anlaşmanın sağlanması halinde İran petrolünün Avrupa’ya akışının önündeki engel de kalkabilir. Ama Rusya, İran’la nükleer anlaşmanın önüne Ukrayna bağlantılı bir engel koydu. 

İstediği Ukrayna yaptırımlarının İran-Rusya ilişkilerine olumsuz yansımalarının olmayacağına dair güvenceydi. Amerikalılar da bu güvenceyi vermek durumunda kaldı. Bu gelişmeler dengelerin çok akışkan olduğunu gösteriyor. Çok kritik bir zamanlama ile İran, Erbil yakınlarındaki Mossad’ın kullandığı iki merkezi balistik füzelerle vurunca Washington bunu da çok büyütmemeyi tercih etti. 

*

Erdoğan, Ukrayna savaşıyla birlikte Batı ile yakaladığı olumlu havayı sürdürebilir. Bu, Erdoğan’ın Batılı ortaklarla gündemini uyumlu hale getirmesiyle doğrudan bağlantılı. Bölgede oluşan cepheleşmede Erdoğan, Türkiye’nin tarafını çok belirgin hale getirmeye devam ediyor. Bunun en çarpıcı yansımasını Irak’ta İran’la kapışmalarda görüyoruz. 

Aradaki sorunlara rağmen ABD’nin beklentilerine uygun bir Türk rolü öne çıkıyor. İsrail ve BAE ile normalleşme adımları, Suudi Arabistan’la havayı yumuşatma arayışları bu genel konseptin dışında değil.

Öne Çıkanlar