'2021'in kışı 1999-2002 Türkiye'sine çok benziyor!'

'2021'in kışı 1999-2002 Türkiye'sine çok benziyor!'
ARTI TV'de yayımlanan Söz Sırası programının konuğu Halk Sağlığı Uzmanı Profesör Doktor Onur Hamzaoğlu oldu.

Onur HAMZAOĞLU


ARTI GERÇEK -  "Boğaziçi Üniversitesi, kongre salonlarının hınca hınç dolu olması ve Gare Operasyonu'nun ortak noktalarıyla ilgili pek çok değerlendirme yapılabilir. Ancak bizim önemsediğimiz ortak yan, her üçünde de hem ana muhalefet partisi, hem millet ittifakının bütün bileşenleri hem de toplumsal muhalefet ve geniş halk kitleleri tarafından; AKP-MHP iktidarının bu olaylardaki rolünün ve yaptıklarının toplumca sorgulanıyor olmasıdır.

Boğaziçi Üniversitesi'nde başlatılan direnişe kadar AKP-MHP iktidarının neden olduğu sorunlara karşı dahi takınılan tutum olarak zihinlerimizde kazınan yalnızca sessizliktir. Oysa ardı ardına yaşanılan üç olayda da sessizlik bozuldu. Yerini sesli sorgulamaya hatta ve hatta karşı çıkışa bıraktı. Muhalefet de toplumun birçok kesimi de neredeyse bir bütün olarak iktidarı sorgulayan İktidardan hesap soran bir tutum takılmaya başladı. Çok uzun bir süredir mış gibi yapmayı tercih eden muhalefet, yaklaşık bir iki aydır muhalefet kimliğini kazanmaya çalışıyor. Umudumuz bu sorgulamaların sistemli bir biçimde devam etmesidir. Birlikte mücadeleye ve bu mücadelenin araçlarının geliştirilmesine doğru evrilmesi tabi ki umudumuz. Toplumda iktidarın değişebileceği düşüncesinin yaygınlaştırılması, değişimin ne ve nasıl olacağının inandırıcı bir biçimde anlatabilmesidir.

‘AKP-MHP iktidarının topluma yaşattığı sorunlar şiddetlenerek artıyor. AKP’den önceki dönemde üniversiteliler muhtarlığını seçiyorlar ama rektörlerini seçemiyorlar yalnızca eğilim belirliyorlar’ denilirken. AKP iktidarı ile birlikte üniversitelere kayyım atanır oldu. Önceki AKP'li yıllarda PKK tarafından Cumhurbaşkanının da dediği gibi esir alınanlar müzakereler sonucunda serbest bırakılırken, AKP ve MHP iktidarında müzakere yerine maalesef silahlı operasyon tercih edildi. Hükümetin açıklamalarına göre de 13 esir yaşamını kaybetti. Operasyonun açıklanmayan yönlerinin olduğu tartışması ve muhalefetin yanıt verilmeyen soruları devam ediyor. İktidar başarısızlıklarını HDP’yi hedef merkezine oturtarak aşmaya çalışıyor.

Yanı sıra Covid-19 hastalığına etkili virüsün, hava yoluyla da bulaşa bildiği bilimsel bilgisi kamuoyu tarafından 10 aydır biliniyor. Söz bilgisi bilgiler ışığında kapalı ortamların, kapalı ortamlarda kalabalık olarak uzun süre bulunmanın hastalığın yayılma hızını arttırdığı bilinir hale geldi. Buna rağmen Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da Katıldığı hınca hınç dolu kapalı ortamlarda ya da fiziki mesafenin tamamen ortadan kalktığı Cami açılışı, miting, cenaze töreni ve AKP il kongreleri yapılmaya devam ediliyor. Peki, muhalefetinde toplumun büyük bir kesiminin de açık olarak eleştirmeye başladı iktidarın bu tutumunu nasıl açıklayabiliriz? Kısaca söyleyelim bilim dışılık ve akıl tutulması olarak ve çözüm için ne yapmamız gerekiyor sorusuna geçmek istiyorum bundan sonra.

Bununla ilgili yine yakın tarihimizden bilinen 3 olaya, bunların ortak bir yönüne değineceğim. İlki iktidarın karabasan haline getirilen Gezi (Haziran isyanı). İkincisi ise 16 Nisan 2017 Referandumu amacıyla örgütlendiği illerde AKP'ye ilk defa sandıkta kaybettiren Hayır Meclisleri. Ve üçüncüsü de OHAL’le birlikte KHK’lerle birlikte üniversitelerden atılan öğretim elemanları tarafından hayata geçirilen Dayanışma Akademileri. Bunlar Türkiye'deki toplumsal muhalefetin toplumsal örgütlenmeyi başardığını gördüğümüz yaşadığımız 3 önemli faaliyet. Üçü de 21. yüzyılda, üçü de 2010 yılından sonra, üçü de AKP iktidarı döneminde, üçü de 5 yıldan daha kısa bir zaman aralığında yaşandı: 2013-2017. Bu üçlünün de pek çok ortak yönünün olduğunu biliyoruz. Ancak üçünde de başarıyı sağlayan ortak gerçekliğin, Meclislere dayanan örgütlenmeler olduğunu ifade etmek gerekir. Tabii ki bu deneyimlerin öncesinde 2010 yılında, toplumsal muhalefet de büyük bir heyecan yaratarak sol, sosyalist birçok parti çevre ve bireyin yanı sıra kurumlarında katılımı ile birlikte hayata geçirilip siyasal yaşamımızda önemli bir yer kazanan ve Türkiye'nin ilk ve tek kongre partisi HDP’yi de kuran Halkların Demokratik Kongresi’ni ve meclis deneyimlerini de anımsamamız gerekir. Anımsamamız gerekiyor, çünkü 2021’in kışı 1999-2002 Türkiyesi’ne çok benziyor. Hem ekonomik hem sosyal ve toplumsal özellikleri ile toplum özellikle örgüsüz toplum derdine çare ve bir kurtarıcı lider arayışı durumunda. Bu toplumsal tablonun gereğini yapabilmek.

Covid-19 pandemisi nedeni ile iktidar tarafından hem yapılanla hem yapılmayanla Toplumun üyelerinin meclislerde bir araya gelmelerini koşullayan, somut ve yaşamsal nedenleri gerekçeleri çok yaygın ve benzer bir şekilde oluşturdu. Toplumun büyük çoğunluğu farklı coğrafyalarda, farklı kimliklerde ancak neredeyse birbirinin aynı sorunlarını yaşar hale geldi ve yaşıyor. Bu durum meclislerin oluşturulabilmesi, birbiriyle teması, bağlantı kurup köy, ilçe, il ve ülke bağlamında örgütlenebilmesi için de olanak sunuyor. Bu olanaklara sahipken toplumun mutluluğuna ve refahına doğru yürüyebilmek için 2021 Baharı’nın gelişini Newroz’unu Türkiye’nin bütün coğrafyalarından, bütün halkların, işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin, ötekilerin yer alacağı meclisler hedefiyle kutlayabilmemiz gerekiyor."

Öne Çıkanlar