Uzman gözüyle NATO zirvesi: Türkiye kazanan mı kaybeden mi?

Uzman gözüyle NATO zirvesi: Türkiye kazanan mı kaybeden mi?
NATO zirvesini ve Türkiye'nin Finlandiya ve İsveç ile ilgili veto kararını geri çekmesini uluslararası ilişkiler uzmanları Dr. İlke Toygür, Dr. Sinan Birdal ve Dr. İlhan Uzgel değerlendirdi.

Ayşegül KARAKÜLHANCI


+GERÇEK- 32. NATO Zirvesi İspanya'nın başkenti Madrid'de bugün başladı. Zirve için Madrid'e gelen 44 ülkeden 41'i devlet veya hükümet başkanı düzeyinde temsil edilirken, ülkelerin dışişleri ve savunma bakanları da hazır bulunuyor. Türkiye'yi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın temsil ediyor.

Zirvenin ilk konusu Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş olsa da bunun ötesinde daha uzun dönemde NATO’nun nasıl yapılandırılacağı, genişlemesi ve NATO’nun çalışma alanlarının ne kadar dışına çıkması gerektiği konuları da konuşuluyor. En önemli konulardan biri de İsveç ve Finlandiya'nın üyeliği ve zirve öncesinde Türkiye'den bu üyeliğe karşı yapılan açıklamalar. Türkiye'nin, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılması konusundaki vetosu, dün akşam zirve öncesi AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, İsveç Başbakanı Magdelena Andersson ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun katıldığı görüşme sonrasında geri çekildi.

Hem Türkiye'nin vetosunu kaldırmasını, hem de zirvede ilk günündeki NATO gündemini, zirveyi içerden takip eden Merkezi Berlin'de bulunan Alman Güvenlik ve Politika Vakfı (SWP) Uygulamalı Türkiye Çalışmaları Merkezi Uzmanı Dr. İlke Toygür +Gerçek'e değerlendirdi. Ayrıca Uluslararası İlişkiler Uzmanı yazar Dr. Sinan Birdal ve Dr. İlhan Uzgel'e de Türkiye'nin vetosunu geri çekmesi sonrasında üç ülke arasında imzalanan ortak bildiriyi sorduk.

İLKE TOYGÜR: NATO'NUN GÖREV TANIMI DEĞİŞİYOR

Burada herkes çok heyecanlı özellikle İspanyol arkadaşlar bu tarihi zirveye ev sahipliği yaptıkları için daha da heyecanlılar. 5 bin kişi kayıtlı olarak zirveyi takip ediyor haliyle de büyük bir koşuşturmaca var. Herkes heyecanlı, pozitif ve harıl harıl çalışıyor.

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez açılış konuşmasında bu zirvenin çok farklı açılardan tarihi bir zirve olduğunun altını çizdi. Birincisi tarihi konjoktörü ve içinde bulunduğumuz durum nedeniyle zirve tarihi. İkincisi İsveç ve Finlandiya’nın NATO'ya katılması önündeki veto kalktığı, NATO genişlemesi içinde yer alacağı ve NATO genişlemesi ileri gideceği için tarihi. Üçüncü olarak da NATO’nun görev tanımı, kurumları ve çalışma alanlarının yeniden revize edildiği bir dönem olduğu ve şimdi açıklanacak olan stratejik konsept tüm bu yenilikleri de içereceği için tarihi diyebiliriz. Dolayısıyla hem içinde bulunduğumuz durum hem genişleme ve İsveç, Finlandiya gibi NATO ile dışarıdan işbirliği yapan ama içinde olmayı istememiş olan bu iki ülkenin üye olmak istemesi ve NATO’nun çalışma alanlarının revize edilmesi bu zirvenin tarihi olmasına yol açtı diyebiliriz.

AB ve NATO arasındaki işbirliği ve bu işbirliğinin boyutları tartışılan önemli konular arasında yer alıyor. Ama sadece bu güvenlik alanındaki işbirliği değil mesela iklim değişikliği, göç hatta kapsamı daha da genişletip kıtlık gibi normalde NATO’nun pozisyonal alanlarına girmediği konulara NATO'nun açılma kararıyla beraber AB ile NATO arasındaki işbirliğinin ve işbölümün iyi belirlenmesi ihtiyacı doğacak gibi görünüyor.

ABD’nin Türkiye ile İsveç ve Finlandiya arasındaki veto hususunun ortadan kalkmasında önemli bir oynadı bizim de bildiğimiz kadarıyla. Sanırım Türk tarafının istediği şeylerden biri de Biden ile Erdoğan arasında ikili bir görüşme olsa gerek. Dolayısıyla bu görüşmenin iki ülke arasındaki ilişkiler açısından önemli olabileceğini düşünüyorum. Pazarlık hususunda çeşitli söylentiler var. F-16 konusu var, Suriye’de operasyon konusu var. İkili ilişkilerde iyileşmenin konusu var. Ancak ne konuşulacağını görüşmeden sonra öğrenebileceğiz.

Bence anlaşmadan Türkiye kazanarak çıktı. Finlandiya ve İsveç kazanarak çıktı. Ve NATO kurumsal olarak kazanarak çıktı. Dolayısıyla bu tarihi adımın bu zirvede atılmış olması ve ona göre hamlelerin yapılmış olması benim zaten beklediğim bir şeydi. Bu anlaşma bunun görünen kısmı eminim görünmeyen, bize yansımayan kısmı da vardır. Bu sorunun tarihi zirve öncesinden çözülmesi ve bu tarihi adımın burada atılması tüm taraflar için faydalı oldu diye düşünüyorum. Şu anda Türkiye için en önemli kazanım kendi ulusal güvenlik hassasiyetleri olduğunu düşündüğü konuları bütün NATO ittifakının gündemine getirmiş olmasıdır. Sonuçta altı haftadır bunlar herkes tarafından biliniyor ve herkes tarafından konuşuluyor. Biden ile ikili görüşme çok uzun zamandır isteniyordu bu da Türkiye için bir kazanç olabilir. Ancak benim açımdan bu çıkış hem diplomatik açıdan sorunluydu hem de Avrupa ve NATO halkları nezdinde Türkiye’nin imajını önemli ölçüde kötüleştirdi. Sonuçta kazançlar, kayıplar analizini yaptığında Türkiye’nin herhalde kendisinin karar vermesi gerekir.

SİNAN BİRDAL: TÜRKİYE'NİN VETOSUNU ÇEKMESİNDE BÜYÜK BİR SÜRPRİZ YOK

Benim açımdan bu metinde bir sürpriz yok. Birincisi PYD ve FETÖ bir maddede PKK ayrı bir maddede ele alınıyor. Buna dair eleştiriler oldu ama bu çok şaşırtıcı değil çünkü bu konuda uluslar arası toplumun kriterleri esas alınmış. Bence metinde yer almayan bağlama bakmak lazım. Bunlardan birincisi İsveç’in yeni yasal düzenlemeler içinde olduğu haberidir. Terör yasalarında tekrardan ele alacaklarını öğreniyoruz. Bence bu dikkate değer bir gelişme. Türkiye’nin taleplerini karşılamada İsveç yasal düzenlemelerini tekrardan şekillendireceğini söylüyor. Aslında İsveç’in NATO ittifakına üye diğer ülkelerin uygulamalarını tekrarladığını söylemek sanırım yanlış bir yorum olmaz.

Daha önemli bir nokta Amerikalı yetkililerin ağzından söylenen F-16 meselesinin gündeme gelmediği haberi. Müzakerelere liderlik eden taraf Biden yönetimi olmasına rağmen bunun hiç gündeme gelmediği söyleniyor. Bu şu demek Türk tarafı gündeme getirmiş olsa bile demek ki diğer taraf "bu hiç gündeme gelmemiş gibi kabul ediyoruz" demiş, bu anlama da gelebilir. Dolayısıyla şu anda Türkiye’ye yönelik bu iki ülkenin silah ambargosunu kaldırması Ankara açısından en büyük kazanım olarak görülüyor. Finlandiya zaten daha 2021’in başında yeni terörle mücadele yasalarını geçirmişti. İsveç yeni geçirecek ama zaten onlar da "biz terörle mücadele yasası çalışmalarına bu krizden önce başlamıştık" diyor. Doğru gerçekten de İsveç yasa tasarısı hazırlığına bu krizden önce başladı. Ama tabi bu krizin çözülmesi esnasında bunun tekrar gündeme getirilmesi bu müzakerelere cevaben "bakın biz de böyle yasal düzenlemeler getiriyoruz" denmesi İsveç’in prestiji açısından biraz sarsıcı. Ama biraz düşük maliyetli bir durum. Zaten hazırlamış oldukları yasaları geçireceklerini söylüyorlar. Dolayısıyla bunu fiili bir taviz olarak saymamak lazım.

Rusya açısından bakarsam, Türkiye’nin vetosunu geri çekmesinin Rusya ile ilişkileri çok değiştireceğini sanmıyorum Rusya’da eminim bu konuda NATO içinde bir uzlaşama olduğunu ön görmüştür diye düşünüyorum.

Steven Cook adlı bir uzman var. Onun Türkiye ile ilgili yorumları genel olarak yanlıştır. Ama Washington'daki haberlere iyi ulaşan biridir. Onun söylediğine göre, birinci sırada Türkiye’deki Rus oligarkların varlıkları dile getirilmiş. Eğer bu doğruysa bu Türkiye’ye karşı Biden yönetimi elinde önemli bir koz olarak kullanılmışa benziyor. Belki de şöyle denildi: Biz de bu konuda bir hadise çıkarmayız. Ama bunun karşılığında siz de F-16 konusunda hadise çıkarmayın bunu tatlıya bağlayalım.

Aslında NATO’nun genişlemesi önemli bir gelişme bunu da yine AB’nin genişleme kararıyla Moldova, Ukrayna için aldığı adaylık kararı ve Balkan ülkelerini en kısa, en süratli bir şekilde AB’ye kabul etme karraıyla birlikte düşünmek lazım. Bunun yanında esas olarak stratejik konsepte ne gibi bir değişiklik olacak şu anda belirleyici olan budur. ABD açısından NATO’yu şu anda daha çok konsolide etme bir arada tutma amacının esas olarak haber gündeminin başında olduğunu düşünüyorum.  Fransa’yla Almanya’nın Rusya’yla ilgileri tutumları, bu konuda da ABD ile aynı çizgiye gelip gelmeyecekleri de yine ABD için önemli. Bu olursa eğer yani ABD, Fransa, Almanya daha sıkı bir işbirliği kararına varırsa Türkiye’nin manevra alanı daha da daralacaktır. Bu her zaman için Ankara’ya, sadece Erdoğan için değil ama bütün tarih boyunca, Batı ittifakı içindeki her türlü çatlak, anlaşmazlık daha önce Osmanlı için daha sonra Cumhuriyet için bir manevra alanı açtı. Ankara’nın bunun içinde hareket ettiğini düşünüyorum büyük bir sürpriz yok.

DR. İLHAN UZGEL: TÜRKİYE'NİN TALEPLERİ KABUL EDİLMEDİ

Türkiye’nin bu konudaki vetosu zaten çok güçlü bir veto değildi. Her iki ülke de Türkiye’nin bu koşullarını kabul edebilirdi. Önemli olan bunun cumhurbaşkanlığı düzeyinde görüşülmesi gerekiyordu. Burada önemli olan da Amerika idi. Pazarlık Amerika ile yapılmak isteniyordu. Amerika bu sorunun kendisini ilgilendirmediğini düşündüğü için de resmi olarak bu pazarlığın parçası olmayı reddetti.

Türkiye'nin vetosunu kaldırmasının Amerika ile ilişkilerde büyük bir etki yaratacağını düşünmüyorum. Mutabakata varılması ile Türkiye'nin taleplerinin kabul edildiği sonucuna varamayız. Zaten burada bir tane somut kazanım var o da ambargonun kalkması. Bu da son derece etkisiz bir kazanım. Tamamen muğlak, sadece sembolik bir anlamı var. Türkiye, PYD’yi terör örgütü olarak kabul ettirmek istiyordu. Buna ilişkin bir madde yok mesela. Yine silah gönderilmesin diyordu. Ama zaten İsveç başından beri silah satmadığını söylüyordu. Yani her iki ülke de kabul edemeyecekleri maddelerin altına imza atmış değiller. Zaten kabul ettikleri konularda mutabakata varıldı.

 

 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar