Dipten gelen dalga büyüyor (2): İşçi sınıfı eylemleri domino etkisi yaratabilir

Dipten gelen dalga büyüyor (2): İşçi sınıfı eylemleri domino etkisi yaratabilir
'İşçi direnişleri özellikle elektriğe yapılan zamlar nedeniyle henüz yeni başlayan halk hareketlerini de tetiklemeye başlayabilir.'

Esra ÇİFTÇİ


+GERÇEK - Her geçen gün yayılan ve yükselen işçi eylemlerine baktığımızda, işçiler "Ben buradayım! Beni hesaba katmadan adım atmak mümkün değil" diyorlar. 2022’nin başından bu yana başta kuryeler olmak üzere farklı sektörlerden işçiler her gün sokaktalar, haklarını almak için kıyasıya mücadele ediyorlar. Kimi eylemlerde haklarını kazanan işçiler diğer işçilere can suyu oluyor. 

Hayat pahalılığı, alım gücünün düşmesi, yüksek enflasyon, ücret kesintileri, faturalara gelen zamlar, ücretsiz izinler, esnek çalışma gibi sorunlarla boğuşan milyonlarca işçi ve emekçinin çözüm arayışına yönelmesi kaçınılmazdı. Sendikasız işçilerin kendiliğinden eylemleri ya da sendikalar eliyle yapılan ama kimi sonuca vardırılmayan eylemler bu mücadelenin devam edeceğini gösteriyor.

Dün işçi sınıfının yükselen eylemliliklerini, nerede neler yaşandığını anlattık. Bugün de uzmanlara, dalga dalga büyüyen eylemlerin farklı alanlara yayılıp, yayılmayacağını, bu eylemlerin 80’li, 90’lı yılların işçi hareketleriyle benzerliklerini sorduk.  

"Dipten gelen dalga olarak" nitelendirilen bu eylemler, "dar" sınırlarını aşıp, işçi hareketinin birleşik mücadelesinin önünü açabilecek mi? "Politik bir muhtevaya bürünebilecek mi?" "Gerçek ve kalıcı bir başarıdan bahsetmek mümkün olabilecek mi?" sorularının yanıtını aradık. 

'BUGÜN YAŞANANLAR BİR YÖNÜYLE 90’LI YILLARA BENZİYOR'

+Gerçek’e konuşan ve 1989’daki Bahar Eylemlerini hatırlatan Sosyolog Doç. Dr.  Hakan Koçak, bugün yaşananların sadece tek bir yönüyle o tarihteki eylemlere benzediğini söylüyor.

1989’da yaşananların Özalcı ve 12 Eylül’cü neoliberalizmin yarattığı tahammül edilemez koşullara yönelik kamu çalışanlarının ‘artık yeter’ hareketi olduğunu söyleyen Koçak, bugün yaşananların da böyle bir yönü olduğunu belirtiyor. Bugünkü hareketi bu nedenle 90’lardaki harekete benzetebiliriz diyen Koçak, bıçak kemiğe dayandı, tahammül edilemez koşullara yönelik bir direniş var diyor.

+Gerçek’e konuşan Doç .Dr. Aziz Çelik de Hakan Koçak gibi düşünüyor. "İçinde yaşadığımız devasa ekonomik zorluk, pahalılık ve yoksulluk karşısında işçilerin eylem yapmasında şaşılacak bir yön yok. İşçiler ekmek kavgası veriyor. Güneş çarığı, çarık ayağı sıkıyor" diyen Çelik, şöyle konuşuyor: "89 eylemlerinin nedeni yoksullaşma, 24 Ocak ve 12 Eylül sonrası reel olarak düşen ücretlerdi. 2022 işçi eylemleri de yoksullaşma ve pahalılık karşısında kendini korumaya çalışan işçilerin isyanıdır."

İKİ DÖNEM ARASINDA CİDDİ FARKLAR VAR

Ancak sosyolog Hakan Koçak da, Doç. Dr. Aziz Çelik de bugünkü işçi eylemleriyle 90’lardaki eylemler arasında benzerlikten çok farklılıklar olduğu konusunda hemfikir.

90’lardaki mücadeleyi daha yerleşik, geleneksel iş kollarında ağırlıklı olarak kamu işletmelerinde çalışanların yaptığı bir hareket olarak tanımlayan Koçak, bugün yaşananları ise "Bir tür yeniden sınıf oluşumu sürecinde, sınıfın yeni katmanlarının kendilerini tarih sahnesine çıkardığı bir aşamada olarak" tanımlıyor.  

Doç. Dr. Aziz Çelik de, 1989-1990 Bahar Eylemleri’nin başını sendikalı kamu işçilerinin çektiği büyük emek hareketi dalgası olarak tanımlıyor ve 12 Eylül darbesinin ağır tahribatının ardından 1980’lerin ortalarından itibaren kıpırdamaya başlayan işçi sınıfının, 1989 Bahar Eylemleri ile yeniden tarih sahnesine çıktığını ifade ediyor. 

Çelik, "1989’da başlayan ve etkileri 1990 yıllarında süren Bahar Eylemleri ekonomik olduğu kadar siyasal etkileri de olan işçi sınıfı ve toplumsal muhalefet hareketinin önemli bir yükseliş dönemiydi. Toplumsal muhalefetin kendine güvenini kazanmasını sağladı" diyor. 

‘EYLEMLERİN İKTİDARI HEDEF ALAN BİR YÖNÜ YOK’

"Bugünkü direnişi ise pandeminin de etkisiyle yeni bir kanala giriş, yeni bir mecra olarak yorumluyorum" diyen sosyolog Koçak, "Günümüzdeki işçi eylemlerinin önemli bir bölümü hizmet sektöründeki yeni işçilerin eylemi olarak ortaya çıkıyor. Önemli bir bölümü sendikasız, sendikalı olmaya çalışanlar var. İşçi olmalarına rağmen, esnaf-kurye adında yasadışı çalıştırılanların işçi olma mücadelesi var" diye konuşuyor.

12 Eylül’den sonra işçilerin sendikasızlığa mahkûm edildiğini bunun da normalleştiğini söyleyen Koçak, bugünkü eylemlerin birçoğunun, dinamiklerinin kesintiye uğramış sendikalaşma çabası ve esnaf-kuryeliğin yoğun olduğu Trendyol vs. gibi yerlerdeki esnaflaşma hamlesine karşı bir çıkış olduğunu belirtiyor. 

Koçak, "Çorap fabrikalarında bir dizi eylem oldu. Buralarda tümüyle yetkili sendika olmasa da ön ayak olan destek olan örgütlenme faaliyeti yürüten sendikalar var. Bunlara bir anlamda yarı sendika diyelim ya da sendikalaşma arayışında olan ama o arayış çok uzun çok meşakkatli olduğu için ve ekonomik koşullar da artık tahammül edilemez olduğu için bir toplu sözleşme düzenine geçmeyi beklemeksizin doğrudan eyleme girişme hamlesi bu" diyor.

Aziz Çelik ise, pahalılığın artması ve yoksullaşma ile birlikte bu tip eylemlerde artış olacağını söylemenin kehanet olmayacağını belirtiyor. Çelik, "Ancak bu eylemlerin 89 Bahar eylemleri gibi bir dalga yaratıp yaratmayacağını söylemek için henüz erken, 89 bahar eylemlerinden oldukça farklı eylemler. Son dönem işçi eylemlerinin ortak özelliği dağınık ayrı ayrı yürüyen, tekil hedefleri olan ve parlayıp sönen eylemler olmaları. Sanırım önümüzdeki zamanlarda da böyle eylemlere tanıklık edeceğiz. O nedenle 89 bahar eylemleri ile benzerlik kurmak yerine bu eylemlerin kendine özgü niteliklerine yoğunlaşmak ve anlamak önemli" görüşünde. 

Çelik bugünkü eylemliliğin kendine özgü niteliklerini ise şöyle sıralıyor: "Bahar eylemlerinin arkasında 1980 öncesinden gelen bir sendikal ve siyasi birikim ve kadrolar vardı.  Bahar eylemleri 12 Eylül öncesi işçi hareketinin devamı olarak okunabilir. Bugüne bu açıdan bakıldığında yeni kuşak farklı bir emek mücadelesi ile yüz yüze olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz.  Ancak bu eylemler Bahar eylemlerinden farklı olarak dağınıktır, her biri farklı işverene yöneliktir. Bu açıdan 89 Bahar eylemleri gibi siyasi iktidarı hedef alan bir yönü yok. "

‘POLİTİK BİR ÖZNE OLABİLMELİ’

+Gerçek’e konuşan İYEV Başkanı Ekonomist Müslim Sarı ise bugünkü eylemleri bir hak arama mücadelesi, yaygın işsizlik ve yaygın yoksulluğun özellikle pandemiyle beraber insanların yaşam kalitesini ciddi şekilde örselemesine yönelik bir çıkış olarak yorumluyor.

"İşçi sınıfının güçlü olabilmesi için politik bir özne gibi hareket etmesi gerekiyor" diyen Sarı, İşçi sınıfının, emekçilerin bu eylemlilikleri çok iyi analiz etmesi, değerlendirmesi ve hareketlerini tepkisellikten çıkartıp politik bir özneye dönüştürmesinin önemli olduğunu, bunu başarabilirse önemli bir ivme yakalayacağını düşündüğünü ifade ediyor.

SOLUN VE SENDİKALARIN ETKİSİ SINIRLI

Peki sol ve sendikalar bu eylemlerin neresinde duruyor? Birleşik Metal İş Toplu Sözleşme Uzmanı İrfan Kaygısız, sarı ya da devlet sendikası niteliğindeki sendikaların bu sürece girmediklerini, kendiliğinden gelişen ve bir direniş çizgisinin hâkim olduğunu, eylemlerde solun etkisinin sınırlı kaldığını belirtiyor.

Kaygısız, bugün yaşananlara bakıldığında, birçok bakımdan önceki dönemlerden farklı bir dinamiğin olduğunu, son 3-4 ayda yaşanan şiddetli yoksullaşmanın getirdiği bir isyan yaşandığını belirtiyor. Eylem ve direnişlerin önceki dönemlerden farklı olarak ağırlıkla sendikasız ya da sendikalaşma çalışmalarının sürdüğü işyerlerinde gerçekleştiğini söyleyen Kaygısız, eylem biçimlerine bakıldığında yasal grevlerin değil, işyeri işgallerinin ya da fiili grevler yapıldığını söylüyor 

İşçi direnişlerinin özellikle elektriğe yapılan zamlar nedeniyle henüz yeni başlayan bir halk hareketini de tetiklemeye başladığına dikkat çeken Kaygısız, Şimdilik ağırlıkla Kürt il ve ilçelerinde görülen bir öfke söz konusu. Nereye evrileceğini henüz bilemiyoruz. Halk grevi olarak kavramlaştırabileceğimiz bir mücadeleye dönüşme potansiyeli taşıyor" diyor.

Emekçiler ile sermaye arasındaki uzlaşmaz çelişkinin derinleşerek büyüdüğünü söyleyen Devrimci Yapı İnşaat ve Yol İşçileri Sendikası (DEV-YAPI-İŞ) Genel başkanı Özgür Karabulut da, emek hareketi ve sendikalar olarak mevcut saldırılara cevap olacak örgütlülük düzeyinde olamadıklarını, tespitler, değerlendirmeler yaptıklarını lakin bunlara denk düşecek mücadeleyi öremedikleri tespitini yapıyor. 

Karabulut şöyle konuşuyor: "Ekonomik siyasal toplumsal bir kriz yaşıyoruz. Kriz her geçen gün derinleşiyor, krizin faturasını da emekçilere ödetmeye çalışıyorlar. İçinden geçtiğimiz dönemde de emekçiler bu krizin faturasını biz ödemeyeceğiz, kölelik koşullarını kabul etmeyeceğiz diye isyan ediyor. Mevcut bu durum emek hareketinde yenilenmeyi, demokratik bir değişimi zorunlu kılmakta dönemin ihtiyacına cevap olacak mekanizmaları ve örgütlenmeleri yaratma görevini ortaya çıkarmaktadır." 

YARIN: İŞÇİ EYLEMLERİ POLİTİK BİR MÜCADELEYE DÖNÜŞÜR MÜ? MUHALEFET EYLEMLERİN NERESİNDE DURUYOR?

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar