Nasıl bir yıldı, nasıl bir yıl olacak?

İnsanoğlu bazen yaşarken ‘önemsediklerinin’ daha sonra ‘önemsiz’, ilgisiz ya da habersiz kaldıklarının çok daha ‘mühim’ bir hale gelebildiğini görüyor.Hala bizler ‘politikayı’ önemsiyoruz ama yeryüzünü ve hepimizin yaşamlarını bilim değiştiriyor.

Ara sıra tekrarlamakta fayda var, ünlü Fransız tarihçi Braudel, ‘patatesin Avrupa’ya gelişini o dönemdeki yüzyıl savaşlarından çok daha önemli’ bulur.

İnsanoğlu da bazen yaşarken ‘önemsediklerinin’ daha sonra ‘önemsiz’, ilgisiz ya da habersiz kaldıklarının çok daha ‘mühim’ bir hale gelebildiğini görüyor.Hala bizler ‘politikayı’ önemsiyoruz ama yeryüzünü ve hepimizin yaşamlarını bilim değiştiriyor. Siyasetçinin sağlayamadığı özgürlük ve zenginliği teknolojik gelişme hızlandırıyor.

***

Geçenlerde gazetelerden birinde ‘Bilim sınır tanımıyor’ başlığıyla teknolojik bir bilanço yer aldı.En vurucu gelişme ‘kopya koyun mucizesi’ olarak belirtilmiş. Gerçekten de böylesine bir ‘genetik devrim’in nelere yol açabileceğini, insanın doğa üzerindeki egemenlik sınırlarını nereye kadar taşıyabileceğini görmek mümkün değil. Daha doğrusu insanoğlunun doğa üzerindeki egemenliğinin sınırsızlığının önü açıldı.

xxxxxxx

İkinci sırayı ise ‘kuyrukluyıldızlar’ almış. Hale-Bopp Kuyrukluyıldızı 1811 yılından bu yana yeryüzünün etrafından geçen en büyük ve parlak cisim olmuş. Bu en parlak kuyrukluyıldızı en yakından görenler ise uzay mekiği Discovery’deki astronotlarmış. Bir yandan doğanın genleriyle oynayıp ‘kopya koyun’ yaratılıyor, diğer yanda da uzay ile halvet olunuyor.

Kuyrukluyıldızlarla uzay mekiği vals yapıyor.

* * *

Uzay neredeyse günlük yaşama girdi. Sadece Hale-Bopp veya Discovery uzay mekiği değil, bunların daha da ötesinde ‘Mars fethedildi.’

4 Temmuz günü Pathfinder Mars’a başarılı bir iniş yaptı. Bir bilgisayar mouse’u ile 700 milyon kilometre ötedeki ufacık bir araç Mars’ı gezip dolaşıyor. Resimler çekiyor, incelemeler yapıyor.İnsan aklı yeryüzüne hükmetmekle yetinmiyor, uzaya da uzanıyor.

MİR uzay aracının talihsiz serüvenleri... Satürn’e varması beklenen Cassini, hep bu serinin tefrikaları...

xxxxxx

Bir yıl içindeki gelişmeler bunlar olursa, önümüzdeki yıl

ya da yıllar nasıl olur?Buna da ‘bilimsel verilere’ dayanarak İngiliz The Independent gazetesi cevap aramış:

Beş yıl içinde ‘kirli havaya’ karşı ‘oksijen barları’, ‘hafızayı kuvvetlendiren, davranışları belirleyen, insanın mükemmel olmasını sağlayan’ günlük ilaç alışkanlığının yerleşmesi, fikri sorulan ‘parlak gelecek uzmanı’ bir İngiliz’in beklentileri olarak çıkmış ortaya...

xxxxxx

Çok kanallı dijital TV’ler...Erkeklere doğum kontrol hapları...Uzaktan kumandalı muayenehaneler...Bunlar da gene önümüzdeki yıldan itibaren gerçekleşmesi mümkün olasılıklar...

xxxxxx

Bir de ‘on yıl içinde’ neler olabileceği sorusu var...Tabii gelişmelerin ‘geometrik bir hızla’ olduğunu akıldan çıkarmamak gerek. Beş yıl içinde olabilecekler gerçekleşirse, onlarla donatılan bir toplumun bu yeni konumundaki dinamizmini hayal etmek kolay değil...Duvar boyu TV ekranı...Hayvanlardan insanlara organ nakli...Sözle komut verilen bilgisayar ve TV’ler...Kanbağına göre değil, ‘ortak yönlere’ göre kurulan aileler...Unutkanlık ve yetersiz kondisyon için ilaç tedavisi...2010’a varmadan yaşayabileceğiniz dünyanın resmi de bu...

xxxxxxx

Sabah oksijen barına uğrayarak oksijen yüklemesi yapan, kendi varlığının mükemmelleşmesi için günlük haplarını alan, konuşan aletlerle iletişimini gerçekleştiren, ihtiyaç duyduğu organları hayvanlardan alabilen, uzayın sonsuzluklarına hâkim, yeni bir insanlık...

Bunlar değişecekler...”

* * *

Bu yazıyı 1998’e girerken yazmıştım...Şimdi 2009’un ilk günündeyiz...Okurken bir ‘değişimmetre’ taşır gibi oldum.

Gelmekte olanın birçoğu 10 yıl içinde çoktan eskimiş bile...

Laptop satışları desktop satışlarını geride bırakmış...Güneş ışığını kullanarak aydınlanan LCD ekranlar çıkmış...

Mars’tan şimdiye dek 250 binden fazla görüntü gönderen, her biri 20 km’den fazla yol kat eden ikiz tekerlekli robotlar Spirit ve Opportunity, çok yakında görev başında beşinci yılını tamamlayacakmış...

Kopya koyun Dolly öldü bile ama ilk yerli kopya koyunlar olan ve İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nde dünyaya gelen Oyalı ve Zarife bir yaşına bastı...

İyi ki yaşamı değiştiren bilim var...

xxxxxx

11 yıl önceki yazının sonuna gelince, şöyle bitiyordu:‘Gazete bu kadar büyük boyutlu bir değişim fırtınasını belki de dengelemek için, ‘nelerin değişmeyeceğini’ de araştırmış.Bence soruşturmanın o kısmını Türkiye’de yapmak gerekirdi. Yanıtın en hasını bulmak için...Çünkü Ankara ‘değişen dünyanın’ anti-cüzü gibi maşallah…’”

xxxxxx

Dünyadaki bilimsel gelişmeler hep devam etmiş.

Ankara ise hep aynı Ankara.

Benim korkum, on yıl sonra yazılacak bir yazının da aynen böyle bitebilme ihtimali…

Hepinize her şeye rağmen mutlu yıllar.


Mehmet Altan: İlk imzası 15 yaşında yayınlandı. 20 yıl Sabah,6 yılda Star gazetelerinde baş yazarlık ve yazarlık, televizyon programcılığı ve yorumculuk yaptı. 30 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yaptı.1993 yılından beri profesör. Yayınlanmış 40 civarında kitabı var.15 Temmuz sonrası Anayasa'nın 19.,26. ve 28. maddeleri yok sayılarak tutuklandı.21 ay cezaevinde kaldı. AYM,AİHM ve Yargıtay kararları ile hak ihlaline uğradığı saptandı. 29 Ekim 2016 tarihinden beri KHK'lı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Altan Arşivi