Dayanışma Yaşatır

a

6 Şubat günü Türkiye peş peşe yaşanan iki büyük depremle sarsıldı. Toplam on ili etkileyen Maraş merkezli bu depremler büyük bir yıkım yarattı.
On binlerce insanın öldüğü kara günlerden geçiyoruz. Depreme dayanaksız binaların, imar kanuna aykırı yapılanmanın, birçok ihmalin, plansızlığın, hazırlıksız yakalanmanın sonuçları tarifi imkânsız acılara, yıllarca sürecek travmalara sebep oldu. İyileşir miyiz? Kolay değil elbette, uzun bir süreç bu, ama yan yana durmanın, dayanışmanın sağaltıcı gücünün böylesi günlerde ne kadar önemli olduğunu gördük. Sivil toplum kuruluşlarının, her kesimden insanın sosyal medyadan, whatsapp gruplarından kurdukları dayanışma ağları, ardından gerçekleşmeye başlayan dayanışma konserleri nasıl bir dayanışma kültürünün oluştuğuna dair önemli bir gösterge.

HAYIRSEVERLİK DİKEY DAYANIŞMA YATAYDIR

Nasıl ki 20. yüzyıl isyanın, başkaldırının çağıysa, 21. yüzyıla da dayanışma çağı demek yanlış olmaz. Geçtiğimiz yüzyılın isyankârları; kadınlar, siyahiler, işçiler, öğrenciler, tüm ezilenler bir araya gelip başkaldırarak politik kazanımlar elde ettiler. Günümüzün koşulları ise farklı bir direniş biçimini, dayanışmayı ön plana çıkardı. Dayanışma da aynı isyan gibi sistemi tehdit eden bir unsur. İrili ufaklı oluşumların, hızlı bir şekilde örgütlenip ihtiyacı olan kişilerle dayanışma içerisine girmesi, aynı tavır içinde yan yana gelmesi umuttur. Bir şeylerin bir araya gelince değiştirilebileceğinin farkına varılmasının yarattığı bir iyilik hareketi de diyebiliriz buna, güç birliği de. “Hayırseverliğin dikey, dayanışmanın yatay” olduğunu söyler Eduarda Galeano. Hayırseverlikle dayanışmayı ayırır. Hayırseverlik güçlüyle güçsüz arasındaki hiyerarşiyi işaret eder. Dayanışmaysa eşitler arasındaki insani bir ilişkidir. O nedenle dikey değil, yataydır. Sınıfsal olanın, güçlüyle güçsüz arasındaki dikey ilişkiyi göstermesi açısından önemlidir bu tespit. Kuşkusuz dayanışma yeni keşfedilen bir şey değil. Özellikle Anadolu’da. Henüz tarım ve hayvancılıktan kopmamışken ya da kopartılmamışken imece usulü dayanışmanın orada kendi kültürünü oluşturduğunu söylemek gerek. Kapitalizmin gelişmesi ve kırdan kente göç ile birlikte toplumsal iş bölümüne dayalı dayanışmanın zamanla kaybolması veya etkisini azaltması söz konusu. Bunun yanı sıra, sosyalist geleneğin içinde de dayanışma kültürünü görürüz. Hatta, dayanışma, bu geleneğin temel unsurlarından biridir.

BARIŞAROCK'TAN VAN İÇİN ROCK'A DAYANIŞMANIN MÜZİK HALİ

Bugün dayanışma ruhunun yeniden canlanmasının, hayati bir önem taşımasının birçok sebebi var. Özellikle yakın zamanda dünyayı etkileyen covid-19 salgını, büyük bir kapanmayı, izole yaşamı dayatsa da, bir arada olmanın, dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu bize tekrardan hatırlattı. Buna, yeni yaşam pratikleri, yeni bir dil oluşturma arzusunun yansıması olarak da bakmak gerek. Pandemiyle öne çıkan dayanışma albümleri, konserleri ve benzeri kolektif çabalar, kapitalizmin özgürlük diye sunduğu bireyciliği sorgulatmakla kalmadı, “ben”den “biz”e doğru bir yolculuğun yeniden inşasına zemin hazırladı.

Bu dayanışma ruhunun müziğe nasıl yansıdığını anlamak için, daha öncelere, 2003’de başlayıp 2008 yılına kadar süren BarışaRock Festivali’ne bakmak gerek. BarışaRock, uluslararası kapitalizmin simgelerinden olan coca-cola’nın sponsorluğunda düzenlenen Rock’n Coke festivaline karşı verilen bir tepkiydi. Sarıyer Mehmet Âkif Ersoy piknik alanında düzenlenen, üç gün süren bu festival sponsorsuz ve ücretsizdi. Bir tepki olarak başlayan BarışaRock Festivali bir süre sonra gönüllülük ve dayanışma esasını bünyesinde barındıran bir oluşuma dönüştü. Hatta 2005 yılında grevdeki işçilerin sahneye çıkması, rock dinleyicileriyle dayanışma içine girmeleri, ortak bir meselede buluşup yan yana durmanın önemli bir örneğiydi. İleride gelişecek, bizi yan yana getirecek dayanışma ağının nasıl şekilleneceğine dair bir göstergeydi bu. Çünkü hem küresel ısınma, hem her anlamda eşitsizlik ve adaletsizliğin artması, yükselen değerin borçlandırma, alçalan değerin emek olduğu, hegemonik yapıların, söylemlerin daha da güçlenmesi gibi bireyi korunaksız bırakan, yoksullaştıran, yalnızlaştıran bu sistemde, parçalanan her şeyin tekrardan birleşmesi gerekiyordu. Belki bir füzyon denebilir buna. Birbirine kaynaşmak suretiyle oluşacak enerjiden umut çıkabilir. Kaybettiğimiz parçayı bulmak adına. Gezi direnişi de böyle oluşmuştu. Ve temelinde dayanışma yatıyordu. Yan yana gelebilmiştik. Ondan önce Küçükçiftlik Park’ta rock müziğin önemli isimleri “Van Depremi İçin Rock Konseri”nde bir araya gelmişilerdi. 2011 yılında gerçekleşen, kırk müzisyenin, gurubun katıldığı bu dayanışma konseri de önemliydi.

Bugünse durum farklı. Geniş ve açık alanlardan kapalı alanlara uzanan mekânın belirleyici olduğu veya sınırladığı bir yapının içinde direnç alanları oluşturmaya çalışıyoruz. Mesela önümüzdeki günlerde Zorlu PSM’de yapılacak dayanışma konseri gibi. Şubat ayında yaşanan, on kenti etkileyen yıkıcı depremin yaralarını sarmak amacıyla verilecek bu konserin geliri deprem bölgesine bağışlanacak. Ancak konunun farklı ve acıtıcı bir yönü var. Dayanışma konserinin, imar kanuna aykırı bir şekilde, aslında deprem toplanma alanı olarak belirlenen bir alanda yapıldığı söylenen Zorlu Center’da düzenleniyor olması sosyal medyada haklı bir tepki yarattı. Kahramanmaraş merkezli depremlerin yaşandığı bu büyük felakette, tam da imar planına uygun yapılmayan binaların on binlerce insanın ölümüne neden olduğu şu günlerde, konserin Zorlu Psm’de yapılacak olması hayli üzücü.

'MÜZİK SINIRLARI KALDIRIR DAYANIŞMA YAŞATIR'

Konsere katılacak olan müzisyenlerin iyi niyetlerinden ve dayanışma arzularından kuşkumuz yok. Yaşadığımız son depremler, bu coğrafyada değişmeyecek olan deprem gerçeğiyle yüzleşmemize, unuttuğumuz ya da gözden kaçırdığımız birçok şeyi yeniden düşünmemize neden oldu. Meselenin diğer yanı da “kapitalizmin kendi mekânlarını kurması”. Mekânların sadece ekonomik değil politik olarak da inşa edilmesi. Sistemli şekilde kültür bu doğrulta yeniden üretilir. Açık alanlardan çıkıp kapalı alanlara sıkışmamız, meydanları terk edip betonlara hapsedilmemiz sınırların ne şekilde çizildiğinin görülmesi anlamında da belirleyicidir. Bu sınırlar, merkezde olanla periferde olanı ayırır. Ancak müzik ve sanatın her dalı tüm bu sınırları kaldırır. Ve dayanışma yaşatır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Deniz Durukan Arşivi