Adamlar yaktı geçti

Adamlar’ın kendine has bir üslubu ve şarkılarının ortak bir karakteri var. Bu, farklı olanı bize gösterirken, aynı zamanda grubun kendi olabilmesini de sağlıyor. Ancak kendilik meselesi, bir karşılaşmalar bütünü içinde ele alınmalı.

Adamlar’ı 2014 yılında çıkan ilk albümleri “Eski Dostum Tankla Gelmiş”le tanımıştık. Ancak Adamlar’dan önce, grubun geçmişinde 'Halimden Konan Anlar' var. Grubun o ilk dönemdeki şarkıları da oldukça ilgi çekmişti.

Adamlar’ı seviyorsanız, geçirdiği dönüşümü anlamak için ilk dönem şarkılarını dinlemek gerek. Bir karnaval havasında, ironisi yüksek, zaman zaman diyaloğa yaslanan şarkı sözlerinde yer alan, gündelik hayattan fırlayan nidaların daha o zamanlarda atılmaya başladığını görmek mümkün.

Halimden Konan Anlar grubuyla atılan temel, bugün farklı anlatım tarzlarıyla daha da genişliyor. Aslında ilk çıktıkları dönemin ruhuna, müzikal ortamına bakmakta fayda var. 2010’ lu yılların atmosferi, dönemin müzik gruplarının belli bir müzikal söylem etrafında toplanmasına, hatta bu yeni müzikal söylemi anlama ve adlandırma çabasının sonucu olarak bu tarz grupların “Üçüncü Yeni” olarak aynı başlık altında değerlendirilmesine neden oldu.

Bu grupların adları kimine tuhaf geliyordu, kimisi de “cümle kuran gruplar” olarak tanımlıyordu onları; Yüzyüzeyken Konuşuruz, Son Feci Bisiklet, Büyük Ev Ablukada, Yok Öyle Kararlı Şeyler gibi isimlere sahip bu müzik gruplarının en önemli özelliği şiirden, özellikle de İkinci Yeni’den beslenmiş olmaları.

İkinci Yeni’nin temel özelliklerinden biri olan, daha önce pek yan yana gelmemiş sözcükleri alışılmadık biçimde kullanarak yeni ve çağrışım gücü yüksek imgeler kurması, bu grupların şarkı sözlerine yansıyor. Hatta Turgut Uyar’ın bir şiirinin adı olan 'Büyük Ev Ablukada' örneğinde olduğu gibi, bazen şiirler doğrudan bu gruplara adını verebiliyor.

Bu grupların, 90’lardan itibaren özellikle gençler üzerinde çok etkili olan, 2000’lerden itibaren etkisi daha da güçlenen mizah dergilerinin oluşturduğu dilden de yararlandıklarını söyleyebiliriz.

Yavuz Hakan Tok da yıllar önce bir yazısında bu grupların mizah dergileriyle kurduğu bağa değinmişti. Dolayısıyla bazen absürde yaklaşan bu dil, aynı zamanda da zeki, kıvrak, ironik, hatta kışkırtıcı söylemi barındıran şarkıların yazılmasına aracı oldu.

Ardından sosyal medyanın gücünü arttırmasıyla değişen dil ve az sözcükle “vur kaç” cümlelerin kurulması ve buna ironinin de dahil olması, genç kuşak sosyal medya kullanıcılarının söylemlerini de şekillendirdi.

Müzikle uğraşan yeni kuşağın da, tüm bu bileşenlerin etkisiyle farklı bir üslubu müziğe taşıdıklarını söylemek yanlış olmaz. Üstelik 2010’lu yıllarda rock müziğin popülaritesinin azalması, gelen genç kuşağın kullandığı bu yeni dil, alternatif müziğin dönüşüme uğramasına neden oldu.


KENDİNİN PEŞİNDE OLMAK

'Halimden Konan Anlar’dan Adamlar’a uzanan bu süreçte grup, oluşturduğu müzikal birikimi bugünün olanaklarıyla genişletti, geliştirdi.

Yakın zamanda çıkardıkları dört parçalık “Harekete Kimse Mâni Olamaz Part II” adlı Ep, bu yolculuğun şimdiki durağı. Her albümde farklı bir anlatım tarzı deneyen grubun bu ikinci Ep’si, serisinin ilki olan HKMO Part I'le bile benzeşmiyor.

İkinci Ep, elektronik alt yapıların, aynı zamanda saykodelik tarzın oldukça baskın olduğu bir çalışma. Gitar rifflerinin önceki çalışmalara oranla daha sade ama bir o kadar da zengin, görkemli etki yaratması, yine bas gitarın sürükleyici sesi büyük bir ziyafet sunuyor dinleyene.

Her ne kadar her albümde farklı bir pencereden bakmış, başka tarzları birbiri içinde sentezleyen şarkılara imza atmış olsalar da, Adamlar’ın kendine has bir üslubu ve şarkılarının ortak bir karakteri var. Bu, farklı olanı bize gösterirken, aynı zamanda grubun kendi olabilmesini de sağlıyor. Ancak kendilik meselesi, bir karşılaşmalar bütünü içinde ele alınmalı.

Yazılan her şarkı veya yapılan her üretim, ortaya çıkan işe kendiyle karşılaşma ve kendini yeniden yapılandırma olarak yansır. O nedenle grubun 'Halimden Konan Anlar' ismiyle yaptığı şarkıların ilk hallerine bakmanın gerekliliğinden söz ederken, o ilk karşılaşmanın öneminin, Heinz Kohut’un “Kendilik Psikolojisi”nde söylediği gibi “kurucu karşılaşma” olmasından kaynaklandığını belirtmek gerek.

Bu serinin ilk Ep’sinde yer alan “Gelir Geçer” adlı şarkıdaki “kendinin peşinde olmak” ve “bir ileri bir geri buldun mu yerini” sözleri, kendini yapılandırmanın, kendinle karşılaşmanın bir yansıması. Bu meseleyi tersten okumak da mümkün. Burada, kendine dönüp bakmayanların eleştirisi de söz konusu.

Buradan hareketle dört şarkılık serinin ikincisi olan yeni Ep’ye baktığımızda, 2021 yılında çıkan ilk Ep’deki kendine dönüp bakma meselesinin, ikinci Ep’deki “Yaktı Geçti” şarkısında “içerine bak da kendini bul” veya “Döndürüyor” şarkısındaki “döner durur, kavuşamam kendimin bahçesine” sözleriyle pekiştiğini görüyoruz.

Her iki Ep’de de sound, müzikal altyapı ve tarzda birbirine benzemezlikler olsa da anlamda bütünlük korunuyor. “Anlamdan uzak kalmaktan koru kendini” derken boşalan anlamın içini doldurma eğilimi gösteriyorlar. Boşalan, hadi kelime oyunu yapayım, boş/alanlar içinde; hayat, etik, yaşam hakkı, insan olmak, bilinç, akıl gibi kavramların anlamını tekrardan kazanma isteğini açığa çıkartıyor. “İçerine bak kendini bul” biraz da bunları işaret ediyor.

Her iki Ep’ye de adını veren “Harekete Kimse Mâni Olamaz” sözü, Aşık Veysel’in “Anlatmam Derdimi” türküsünde geçiyor. “Harekete Kimse Mâni Olamaz”ın birçok göndermesi olabilir. Hareket; ilerleme, genişleme, yolculukla beraber yaşamı ve varoluşu işaret ediyor. Ancak harekette, önüne geçilemeyecek şeylerin kabulü de var. Ölüm veya yok oluş gibi. Dolayısıyla bu iki düşünce; varoluş ve yok oluş sorunsalı, Adamlar’ın meselesini anlamak adına dikkat çekici. Elbette zaman mefhumu da dâhil bu varlık ve yokluk meselesine.

Bu Ep’nin daha önceki çalışmalardan ve serinin ilk Ep’sinden farkı, şarkı sözlerinin o hep alıştığımız bol çağrışımlı imge yapısından daha sade bir anlatıma kucak açmış olması. İronik bakış ve kelime oyunları da daha az. Yinelemeler, tekrarlar, sözle, kafiyeyle yaratılan ses, söylemdeki kıvraklık her zamanki gibi kendini gösteriyor. Müzikler, gitarlar ise yakıp geçiyor.

Grubun kurucusu, beyni, solisti Tolga Akdoğan’ın şarkıları yorumlamasında (en muzır şarkılarında bile) az da olsa, hep hüzünlü bir tonlama bulunur. Bu şarkılarda bunun dozu biraz daha artmış sanki. Bu ikinci Ep’de Akdoğan’ın yorumunda yer yer âşık edasının tınısı da hissediliyor.

Düzenlemelerde Tolga Akdoğan’nın yanı sıra Emre Malikler’in de imzası bulunuyor ve bu dört parçalık çalışmanın hemen hepsinin de düzenlemesi çok iyi. Açıkçası bunu, ilk Ep’den daha çok sevdiğimi söyleyebilirim.

O halde Harekete Kimse Mâni Olamaz diyelim. Şarkıdaki gibi, tepeler aşılır elbette yenisi gelir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Deniz Durukan Arşivi