Yerel yönetimlerde çıkar odaklarını geride bırakarak eğitime katkı sağlamak mümkün müdür?

Yerel yönetimlerde çıkar odaklarını geride bırakarak eğitime katkı sağlamak mümkün müdür?
Gelecek nesillerin çocuk yaşlardan itibaren sorgulayan, düşünen, eleştiren, özgüveni yüksek bireyler olması en büyük temennim. Ancak iktidarın eğitim politikaları göz önüne alınacak olursa fikirlerini söylemekten korkan bireyler yetişecek.

Artı Gerçek - Toplumun yerel nitelikteki ihtiyaçlarını karşılama amacı olan yerel yönetimlerin başında belediyeler geliyor. Belediyeler elbette geleneksel hizmeti sunmanın yanı sıra kendi bölgelerinde yaşayan yurttaşlarının sosyal sorunlarıyla da ilgileniyor ve aynı zamanda halka doğrudan temas edebilen birimleri ile eğitim alanında çalışmalar yürütüyorlar. Ancak bu yürütülen çalışmaların ne kadarı sahici anlamda, çıkarlar geri planda tutularak yapılıyor? Günümüzde belediyelerin çıkar odaklarını geride bıraktığı bir hizmet anlayışı olması beklenendir ancak pratikte bu şekilde bir işleyiş göremiyoruz.

BELEDİYELERİN EĞİTİME KATKISININ NİTELİĞİ ÜZERİNE

Eğitim gibi önemli bir alanda yerel yönetimlerin, gücü yettiğince bu alanda çalışmalar yapması ve eğitime destek vermesi zorunludur. Ancak eğitime destek verilirken birden fazla faktör eğitimin niteliğini, içeriğini etkiliyor. Belediye yöneticilerinin seçimle iş başına geldiği düşünülürse, seçimle başa gelen yöneticinin eğitime bakış açısı ve eğitime dair yapmayı planladığı projelerin niteliği de değişkenlik gösterecektir. Yerel yönetimlerde yönetici konumuna gelen kişi ve kişilerin eğitim gibi önemli bir konuda duyarlı olması beklentimiz olsa da bu durum her daim böyle olmuyor. Nitekim yapılan işler, seçilmiş belediyeler üzerinden bir inceleme haline getirilse, gerçek anlamda kaç belediye nitelikli bir eğitim çalışması yürütüyor daha net şekilde görebiliriz.

Belediyeler eğitim, kültür-sanat, müzik, spor ve daha birçok alanda semt evlerinde, kültür merkezlerinde halka, gençlere ve çocuklara yönelik ücretsiz bir şekilde hizmet veriyor. Ancak verilen hizmetlerin içeriği, hizmeti veren eğitimcilerin ya da öğretmenlerin niteliği ya da belirli niteliklere sahip eğitimci seçiminde aktif rol oynayan, kurulmuş komisyonlardaki seçici kişilerin niteliği sorgulanması gereken konuların başında geliyor. Göstermelik bir şekilde yapılan ve yapılacak olan çalışmalar halkın nezdinde belediye çalışıyor imajı çizmeye yetiyor olsa da gayemiz göstermelik şekilde yapılacak olan çalışmalar değil gerçek anlamda halka, gençlere ve çocuklara artı değerler katacak olan nitelikli çalışmalardır.

BELEDİYELERİN AÇMIŞ OLDUĞU OKULLAR ÜZERİNE

Son yıllarda yerel yönetimlerin erken çocukluk eğitimini, okul öncesi eğitim kurumlarını daha fazla önemsendiğine şahit oluyoruz. Belediyelerin bu alanda alternatif eğitim kurumları açması oldukça önemli bir atılım. Belediyeler bu çalışmaları ile devlet okulları ve özel eğitim kurumları dışında da halka bir alternatif oluşturarak hem çocukların eğitim alanına katkı sağlıyor hem de halk ile aralarındaki bağları güçlendirmiş oluyor.

Pragmatik bir bakış açısıyla bakarsak aslında, halk ile bağları güçlenen yerel yönetim ve yerel yönetimdeki yöneticiler bir bakıma mevcut statülerini güçlendirerek seçilmişliklerini ve ileride tekrar seçilebilme olasılıklarını da güçlendirmiş oluyorlar. Her ne kadar halka yönelik hizmetlerde pragmatik olmayı bir kenara bırakarak yalnızca halkın çıkarlarını göz önüne almamız gerekse de belediyeler ve yönetici konumundaki kişiler bu konuda pek başarılı sayılmaz.

Yapılan tüm işler de halkın faydası gözetilse de muhakkak yönetici konumundakilerin bireysel çıkarları da devreye girebiliyor. Örneğin; muhalif bir belediye başkanına, halk hesap sorarken -ki halk bunu sorabilir-. Başkanın cevabı; “Her şey benim inisiyatifimde size mi soracağım” olabiliyor.

Belediyelerin açmış olduğu okullarda çalışan eğitimcilerin seçimi ve eğitimin niteliği konusuna gelirsek; Belediyeler, eğitimcilerin seçimi konusunda ve eğitim modeli geliştirme konusunda bu alanda uzman kişiler tarafından destek alıyor hatta bu eğitimcilerin seçimi, niteliği konusunda uzman bir komisyon kuruluyor ve sınav bile yapılıyor.

Ancak şöyle bir durum da göze çarpıyor: Üç beş tane donanımlı nitelikli eğitimci burada istihdam ediliyor, geri kalanları da yerel yönetimlerdeki yöneticilerin inisiyatifi doğrultusunda ve kollamacılık adı altında eş dost ve akrabanın istihdam edildiği bir alan haline dönüştürülüyor.

Yani aslında çocuklara ve halka hizmet şeklinde başlayan bu eğitim çalışması bir anda yöneticilerin çıkar odaklarına dahil olabiliyor. Belediyeler bir alan yaratıyorlar ve bu alanı çocuklara, halka yönelik kullanırken bir yandan da yöneticilerin kendi bireysel çıkarları doğrultusunda bir alana dönüştürüveriyorlar.

Bu durum tüm ülkece bildiğimiz ve muhalif belediyeler tarafından da eleştirilen bir durum olmasına rağmen eleştirdikleri noktaları bizzat kendileri de yapıyorlar. Olması gereken yalnızca çocuk odaklı, çocuğun faydasına ve halkın faydasına dönük çalışmalardır. Kaldı ki bir önceki cümlede saydıklarımın aksini iddia etmiyor belediyeler, ancak çıkar odaklarını beslemeyi de ihmal etmiyorlar.

BELEDİYELERDEKİ TAŞERON ÖĞRETMENLER SORUNSALI

Ülkenin genel durumu, ekonomik sorunlar ve iktidarın izlemiş olduğu politikalar hayatın her alanına sirayet ettiği düşünülürse eğitim emekçilerinin sorunları, çalışma koşulları, geçim sıkıntıları da her daim güncelliğini koruyan büyük bir sorun. Özel eğitim kurumlarının çalışma şartları, verilen ücretler, eğitim emekçilerinin yaşamını ve çalışma performansını, sahip oldukları becerileri ortaya koymalarını, yaptıkları ya da yapacakları işin niteliğini ve daha birçok şeyi etkiliyor. Eğitim emekçilerinin yaşadıkları güçlükler göz önüne alındığında, belediye eğitim emekçileri için de bir iş alanı yaratıyor.

Belediyeler, gerektiğinde dışarıdan eğitimci alabiliyor ve bunu da taşeron firma aracılığı ile gerçekleştiriyor. Bu noktada belediyeler bir bakıma istihdam sağlıyor görünse de taşeronda çalışmak olması gereken bir durum değildir. Taşeronda çalışan eğitimciler temel haklardan yoksun, saat ücreti ve günlük sigortalar ile çalışıyor ve birçok eğitim emekçisi belediyelerin sağlamış olduğu bu imkanı ileride belediyenin şirketine girerim ya da kadroya girerim, hiç biri olmuyorsa bir torpil bulurum ümidi ile şartlara bakmadan sırf çalışacakları yerin adı “Belediye” olmasından dolay rağbet gösteriyor.

Kaldı ki yukarıda değinmiş olduğum eş dost akraba ve kollamacılık burada da devreye giriyor. Eğitimcinin niteliğine, mezuniyetine vb. birçok şeye bakılmadan ya da bakılsa dahi kimin eşi dostu akrabası kriteri göz önüne alarak eğitime katkı sağlanmaya çalışılıyor.

SEÇENEK OLARAK HALKIN KARŞISINA ÇIKIP BOZUK İŞLEYİŞİ BESLEMEK

Muhalif yerel yönetimler eğitimden, sanata, müziğe ve daha birçok alanda alternatifler yaratarak halka hizmet etmeye çalışıyorken bir yandan da eleştirdikleri durumları korkunç şekilde besliyorlar. Bu çelişkileri herhangi bir muhalif belediyede bir süre gözlem yaparak görebilirsiniz. Alternatif bir eğitim modeli yaratmaya, eğitime katkı sağlamaya ve halkla daha yakından ilişkiler kurmaya çalışıyorken çıkar odaklarını bir kenara bırakıp gerçek anlamda bir hizmet gerçekleştiremiyorlar. Çıkar odakları her şeye üstün gelebiliyor. Ve burada devreye yönetici konumunda olanların güç istenci, para istenci, koltuk sevdası ve eşini dostunu kollama gibi eğilimler giriyor. Halbuki muhalefet yani CHP, çok değil birkaç ay önce halkın karşına seçenek olarak çıktı.

Seçenek olarak halkın karşısına çıkmış bir partinin yerel yönetimlerde eğitimden, kültür-sanata, müziğe yapılan tüm çalışmalarda liyakatsizliği, kollamacılığı beslemesi ne kadar mantıklı sorusunu sormalıyız.

Evet bu bozuk işleyiş, adaletsiz işe alımlar, liyakatsizlik ülkenin her alanında başta gelen problemlerden biri. Ancak ülke durumu zaten böyle diyerek CHP belediyelerinin de belirli isimleri, belirli memleketlileri bulundukları belediyelerde şahıslara, şirketlere, firmalara parsellemiş olması meşrulaştırılacak bir durum mudur? Yapılan tüm güzel işlerin ardında muhakkak bir torpilin olması ya da birilerinin tanıdıklarının ihaleyi alması, gözü para ve koltuk hırsı bürümüş yöneticilerin var olması istenilen durumlar olamaz, olmamalı.

Tüm bunlar üzerine düşünmek, eleştirmek, fikirlerimizi olabildiğince şeffaf şekilde dile getirmek en temel haklarımızdan biridir. Gelecek nesillerin de çocuk yaşlardan itibaren sorgulayan, düşünen, eleştiren, analiz yapabilen ve özgüveni yüksek bireyler olması en büyük temennim. Ancak iktidarın eğitim politikaları göz önüne alınacak olursa fikirlerini söylemekten korkan bireyler yetişecek bu ülkede ve bu politikalara karşı duruş sergileyeyim derken bir yandan da iktidarın politikalarını besleyen CHP’li belediyeleri görmek akla uygun değil. Besliyorlar çünkü baskı, fikirlerini özgürce dile getirememe, eleştiriyi kabullenememeyi CHP’li belediyelerde görmekteyiz.

Öne Çıkanlar