Yerel Yönetim Kurulu, yetki ve sorumluluğu kendisinde topladı

Yerel Yönetim Kurulu,  yetki ve sorumluluğu kendisinde topladı
HDP veya HDP geleneği, yerel yönetimi farklı bir yerel yönetim modeline dönüştüremedi ne yazık ki. Yerel Yönetim Kurulu, sorun ve çözümlerin yerellerde çözülmesi meselesini merkezi bir yapıya dönüştürmüş, yetki ve sorumluluğu kendisinde toplamıştır.

MUSTAFA AKENGİN


İlkini dün yayınladığımız “Kayyım siyaseti mi? Yoksa siyaset-sizlik sonucu kayyım politikası mı?” başlıklı çalışmanın ikinci bölümünde, 1999'da başlayan yerel yönetimler sürecinin geçirdiği evreleri ana başlıklar altında toparlayarak vermenin faydalı olacağını düşünüyorum.

ANA BAŞLIKLAR

1999 – 2004 birinci yerel yönetim dönemi

2004 – 2009 ikinci yerel yönetim dönemi

2009 – 2014 üçüncü yerel yönetim dönemi

2014 – 2019 dördüncü yerel yönetim dönemi

2019 – 2023 beşinci yerel yönetim dönemlerinde yaşanan pratikleri içermektedir;

A – Genel hatlarıyla sömürge valileri hakkındaki raporlar;

Kısaca yerel yönetim kavramı, çağımızda oldukça geniş anlamlarda algılanmaktadır. Tek taraflı ve/veya dar boyutlu bir yönetim anlayışı olarak değerlendirilmemelidir. Yerel yönetim, kentleşme, kalkınma, demokrasi ve insan hakları gibi temel kavramları bir bütünsellik içerisinde değerlendirilmesi gereken bir kavramdır.

Yerel yönetimlerin temelini oluşturan kentsel politikalar, diğer ideolojik ve politik yaklaşımlar ile kıyaslandığında, kent yaşamının ve kentsel yönetim süreçlerinin, gelişen ve değişen dünya ekonomisinin şekillenmesi bağlamında değerlendirilmelidir. Yerel yönetimler kapitalizm ile yakından ilişkili olduğu ve hatta kapitalizmin yeniden üretilmesi anlamına geldiği söyleyebiliriz. Bu nedenle, kent yaşamının bireyin öznel yaşamı olmaktan çıkararak toplumsal yapıyı bir bütün olarak şekillendiren bir alan olarak tarif etmek ve değerlendirmek mümkündür.

Bu bakış açısı esas alınarak, HDP Yerel Yönetimler Kurulu gerek yerel seçimler ve gerekse milletvekili seçimleri süreçlerinde Kürt siyasi hareketi adına çalışmalarını yürüttüğünden, değerlendirmelerimizi bu kurul üzerinden yapmak daha isabetli ve daha uygun olacaktır.

HDP Yerel Yönetimler Kurulu tarafından hazırlanan her iki S.V (sömürge valisi) raporunda özetle; S.V uygulamalarının yarattığı tahribat ve sonuçlarına dikkat çekilmiş, raporda uygulamaların arka planı son derece ideolojik görülmüş, Kürt halkına yönelik geleneksel devlet politikalarının devamı biçiminde değerlendirilmiştir.

Atanan sömürge valilerinin bir taraftan Kürtçeyi yasaklarken, İçişleri Bakanlığı resmi sayfasında, atama gerekçesini Kürtçe yaptığı, bu nedenlerden dolayı ikiyüzlü bir politika izlendiği belirtilmiş ve atama gerekçesi kaynakların yandaşlara peşkeş çekilmesi olarak ifade edilmiştir. Sömürge vali rejimi, hırsızlık rejimi olarak değerlendirmiştir.

Ayrıca raporda, geçmiş dönemlere ilişkin değerlendirmeler yapılmış, Halkın Emek Partisi (HEP), Demokrasi Partisi (DEP) ile başlayan, bugün Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile süren siyasal bir gelenekten gelindiğinin altı çizilmiş. 1999-2016 yılları arasında daha şeffaf bir belediyecilik politikası izlendiği, kaynakların daha rasyonel kullanıldığı, yönetimde adil ve hesap verilebilir bir belediyecilik politikası izlendiği ayrıntılı bir şekilde dile getirilmiştir.

Yerel Yönetimler Kurulu, HDP’nin yerel yönetim modelini “demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü yerel yönetim modeli” biçiminde tanımlamıştır. Kürt halkının bu modeli benimsediği, desteklediği ve sahiplendiği ileri sürülerek, başarılı bir yerel yönetim politikası izlendiği geniş bir şekilde gerekçeleri ile birlikte raporda ifade edilmiştir.

Rejim/Hükümet ya da AKP-MHP, 4 Eylül 2016’da 674 sayılı torba KHK ile 5393 sayılı Belediye Kanunun 45. Maddesine ekleme yaparak atamaları yasal bir hale getirmiştir. Buna rağmen HDP Yerel Yönetim Kurulu, hükümetin yasadışı, meşru olamayan bir yöntemi kullanmayacağı düşüncesiyle 2019 seçimlerinden sonra sömürge valisi atanmayacağını düşünmüş ve bunu beklemediğini raporunda belirtmiştir.

Genel hatlarıyla rapor, bir dönemi anlamamız açısından çok önemli bilgileri sunmaktadır. Bu yazının amacı da mevcut durumu objektif bir şekilde hem gücü elinde bulunduran hükümet politikaları açısından hem de HDP Yerel Yönetim biriminin hazırladığı rapor çerçevesinde yeniden değerlendirmektir. Eksikliklerin neler olabileceğini tespit etmeye çalışmaktır. Lakin gelinen bu aşamada sadece hükümeti öcü göstermek, taşlamak kendi başarısızlıklarımızı gizlemek, doğru ve amaca uygun olabilir mi? Burada şunu da sormamız gerekir. Rejim muhalifliği mi, yoksa AKP karşıtlığı mı? Ülkemizde hükümetin uyguladığı politikaların ulusal ve uluslararası yansıması üzerine söylenecek çok fazla bir şey yok. Zira hükümetin son yıllardaki politikalarının kabul görmediği tüm otoriteler tarafından teyit edilmektedir. Dünyanın zorba dediği bir yönetimi biz meşru veya haklı bulacak değiliz. AKP’nin faşizan politikalarına karşı siyasetin cephe oluşturması, olumsuzluklara karşı bariyer oluşturma çabası, bizim her yönüyle ele aldığımız, desteklediğimiz ve üzerinde durduğumuz konudur. Başta belirttiğimiz gibi ana amaç, yerel yönetim süreçlerinde “kendimizi de kentimizi de biz yöneteceğiz.” şiarına objektif olarak cevap verebilmektir. Yazımızda bununla ilgili değerlendirmeleri yapacağız ve halkımıza bunun bilgisini de sunacağız.

HDP Yerel Yönetim Kurulu; 1999-2004 ilk dönem, 2004-2009 ikinci dönem, 2009-2014 üçüncü dönem değerlendirmesini kendi yapılarında enine boyuna yaptıklarını ve değerlendirme ve sonuç bağlamında geldiğimiz aşamaları özeleştirel yaklaşarak yaptıklarını s.v raporlarında geniş bir şekilde ifade etmiştir. Her seçim öncesi toplantılar ve seçim süreçlerine ilişkin değerlendirmeler yapıldığını biliyoruz. Lakin bu toplantılardan somut bir şeylerin çıkıp çıkmadığı, halkta kabul görüp görmediğine dair değerlendirmelerin yapılmadığının da altı çizilmelidir.

Bu yazının en sonunda söylememiz gerekeni en başta söyleyerek devam edelim, herhangi bir çalışmada bu siyaset olur, iş alanında olur fark etmez. Eğer bir yerde, uygulamadan kaynaklı bir sorun, işlemeyen bir sistem varsa ve bunun sonucunda bir tahribat yaşanıyorsa, bunun nedeni ve sorgulanması gereken kişi ya da Kurumlar değildir, sorun yapının ve politikanın kendisinde aranmalıdır. Burada asıl problem olan stratejidir yani sistemin ta kendisidir.

B – Yerel Yönetim Dönemleri;

1999 – 2004 Birinci Yerel yönetim dönemi:

Kürtler yerel seçimlere ilk kez bu dönemde katılmış ve 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan yerel seçimlere, HADEP’le katılmış ve yerelde iktidar olmuştur. O dönemin çıkışı “Kendimizi de kentimizi de biz yöneteceğiz” şiarı olmuştur. Ne siyasal partinin ne de seçilen yerel yöneticilerin hiçbir deneyimi olmamasına rağmen halkın büyük çoğunluğu dönemi başından itibaren desteklemiş, yerellerin tüm faaliyetlerine katılım ve destek sağlayarak sahiplenmiştir.

Bu dönemin en büyük özelliği bu çıkış olmuştur. Burada halkın verdiği destek yerellerde seçim yoluyla alınan başarının haklı gururudur. Çünkü Kürtler yerellerde ilk defa kendi adaylarıyla seçimlere katılarak büyük bir başarı kazanmışlardı. Dolayısıyla bu dönemin politikaları bu çerçevede değerlendirildiğinde bölge halkı ciddi bir destek sunarak bu dönemi birçok yönüyle desteklemiş ve sahiplenilmiştir.

19 Şubat 2000 tarihinde Diyarbakır – Bingöl – Siirt Belediye başkanları gözaltına alınmış ve ardından tutuklanmışlardı. Diyarbakır ve bölge halkının büyük tepkisiyle karşılaşan hükümet geri adım atmak zorunda kalarak belediye başkanlarını dört gün sonra, o meşhur Beş Nolu Diyarbakır cezaevinden serbest bırakmak zorunda kalmıştır.

Seçimlere hangi yöntemlerle girileceği, Belediye başkanları ve meclis üyelerinin nasıl bir eğilim yoklamasıyla seçilecekleri konusunda ciddi tartışmalar konjonktürel olarak yerellerde yapılamadı. Gerek belediye başkanlıkları ve gerekse de il ve belediye meclis üyelikleri olsun adaylarda aranan en büyük özellik ve kriter siyaseten kurumlarda görev almış, tanınmış ve halkın üzerinde etkisi olan halka öncülük edebilen adaylar arasından bir tercih ile seçimlere girilmiştir.

Tam bu dönemde yerel seçimlere gidilirken dönemin iktidarı Kürt siyasetçilerine operasyon çekerek başta Amed olmak üzere birçok siyasetçiyi seçimlere günler kala gözaltına almış ve tutuklamıştır. Hatta seçim kurullarına aday listelerini teslim edecek yönetici dahi dışarda kalmadığından mülki amirlerle yapılan görüşmeler ile listeler gözaltında hazırlanarak seçim kurullarına ancak verilebilmiştir.

Seçimlere HADEP ile girilmiş ve toplamda 38 belediye başkanlığı, 118 belediye meclis üyeliği ve il genel meclis üyeliğinde 1.095.407 oy alarak yerellerde ilk defa Kürtler kendi partisiyle seçimlere katılmış ve büyük bir başarı sağlamıştır.

Bu döneme ilişkin yerel yönetim politikalarının neler olacağı, önceliğin hangi hizmet alanlarında yapılacağı konusunda bölge halkı, STK’lar ile görüşülmüş ve bir yol haritası çizilmiştir. Kaynakların daha verimli kullanılması için rasyonel bir planlama yapılmış, kentin alt ve üst yapısına aktarılmıştır. Ekonomik anlamda büyük projelerin tamamı bu dönemde tamamlanmış ve hizmete sunulmuştur.

Devletin resmi kurumu olan Sayıştay ve İçişleri Bakanlığı’nın müfettişlerinin sürekli HADEP belediyelerinde denetim yapmasına rağmen teftiş layihalarında hiçbir suç unsuruna rastlanmadığı bu raporlarda açık seçik olarak izah edilmiştir. Kentin tüm altyapısı bu dönemde yapılmaya başlanmış kanalizasyon, içme suyu ve diğer projeler bu dönemde bitirilmiş ve halkın hizmetine sunulmuştur. Bir önceki belediye başkanı döneminde ihalesi yapılan ve Avrupa Birliği’nin finanse ettiği bazı projelerin ihale aşamasında yüksek bedellerle yandaşlara verildiği tespit edilmiş ve bu nedenlerden dolayı ihaleler yenilenmiş, daha ekonomik tekliflerle ihale tekrardan yapılarak verilmiştir. Bu şekliyle kurum ciddi anlamda kâra geçirilmiştir.

HADEP’in Yerel Yönetim Kurulu henüz oluşturulmamış ancak parti ile yerel yönetimler arasındaki görev ve sorumlulukların belirlenmesi çerçevesinde kısmi görev tanımları yapılmış ve il bazında Yerel Yönetim Komisyonu tarafından bu görevler yürütülmüştür. Komisyon yerellerin tüm çalışmalarına, karar alma süreçlerine katılarak hizmetlerin sunumunda düşünce ve önerilerini yerel yöneticilerle paylaşmış ve yerel demokrasiye uygun bir şekilde görevi gereği ortaklaşarak sonuç almış ve sorumluluklarını yerine getirmiştir.

Yerel Yönetimler Komisyonu bu dönemde birebir icranın görev ve sorumluluk alanlarına müdahalede bulunmamıştır. Dönem içinde münferit sorunlar olmasına rağmen ciddi tahribatlar yaşanmamıştır.

Gerek aday belirleme süreçlerinde ve gerekse hizmetlerin üretilmesinde ve sunumunda en az sorunun yaşandığı dönem olarak belirtilebilir. Bu dönemde seçilen yerel yöneticilerin gerek kurumlara ve halka karşı sorumlulukta ve gerekse de sergiledikleri tutum nedeniyle, açıklık - hesap verilebilirlilik kurumsal düzeyde işletilmediğinin de altını çizmekte fayda görüyorum.

Lakin, dönemin seçilmiş yerel yöneticileri “Kendimiz de entimizi de biz yöneteceğiz” sözünün içini doldurmadan uzak kendilerini örgütleyen bir pratik içinde olduklarını da ayrıca tarihe not düşme anlamında izah edilmesi ve anlatılmasını süreci tarif etme açısından da bir görev olarak görüyorum. Yerellerde olası bir modelin alt yapısını uluşturmaktan uzak iktidarın verdiği gücün Kürt siyasal hareketine alan açma yerine dar hesaplara girildiğinin de altı çizilmesi gerekir.

Tüm bu yersizliklere rağmen halkın desteğinde ve sahiplenmesinde bu dönemde bir azalma olmamıştır.

2004 – 2009 İkinci yerel yönetim dönemi:

Bu dönemin en belirgin ve en popüler çıkışı, dönemin yerel yöneticileri tarafından kullanılan ve halkta heyecan yaratması beklenen sihirli sözcük şu olmuştu, “100 günlük acil eylem planı”. Bu eylem planı, dönemi bir bütün olarak kapsayacak, planlama ve tüm politikalar bu eksende hayata geçirilecek ve yerel yöneticiler buradan bir çıkış yaratarak hedeflerini tutturmak ve gerçekleştirmek istiyorlardı.

Yerel seçimlere SHP ile girilmiş ve toplam 64 belediye kazanılmıştır. Belediye meclis ve il genel meclisinde toplam 1.196 meclis üyesi seçilmiş, il genel meclis üyeliğinde ise 1.662.280 bin oy alınmıştır.

100 günlük acil eylem planı çıkışı halkta bir umut yarattı. “Kendimizi de kentimizi de biz yöneteceğiz.” söylemi 100 günlük acil eylem planın devamı niteliğinde olması çok büyük bir beklentiydi. Bu eylem planında kentin bir bütün olarak tüm sorunlarına dikkat çekilmiş bu sorunlardan en acil olanları seçilerek 100 günlük bir sürede çözülmesi hedeflenmişti. Yerel yöneticiler hedef ve amacı bu şekilde planlamışlardı.

Bu dönemim en belirgin diğer bir çıkışı ise DTK dır. Demokratik Toplum Kongresi (Kürtçe: Kongreya Civaka Demokratîk), DTH'nin sivil toplum kuruluşlarını tek çatı altında toplayan oluşum olmasıdır. 30 Ekim 2007 tarihinde Diyarbakır'da kurulmuştur. DTK’nın kuruluşu amacı, görevleri gibi ayrıntılara burada girilmeyecektir. Lakin yerel yönetim modelinin ilk olarak tartışıldığı ve taslak haline dönüştürüldüğü kurum olarak sorumluluğu olan bir kurum olduğunun altını da çizmekte fayda görüyorum. Daha sonraki dönemlerde DTK kuruluş amacının ötesinde siyasal yapının üstüne oturarak siyaseti dizayn etme misyonunu yüklenmiş oldu.

2004 yerel seçim sürecinde adaylar tarafından sık sık kullanılan ve dilden düşürülmeyen “porte alegre modeli” vb gibi modeller sık sık tedavüle konularak kullanılmıştır. Bu modellerin yerellerin birçok sorununu çözeceğine dair olan inanç çok yüksekti. Umudun, propagandayla zirveye çıkartıldığı bu dönemde tribünlere konuşmak adeta yarışma halinde uç noktalarda yapılıyordu. Her aday bir yerlerden destur alıp geldiğini belirtmiş liyakat, bilgi ve birikime hiç önem verilmemiş “popüler” adaylarda karar kılınmıştır. Popüler ve popülist aday arayışı 31 Mart 2019 yerel yönetim dönemlerinde de tedavüle sokularak seçimlere gidildi.

Model oluşturma aşamasında gelinen son noktaya dair değerlendirmeleri ise s.v raporlarında ana amaç olarak belirtilen süreçleri gösterebiliriz. Yerel Yönetimler Kurulunun tarif ettiği ve hala yürürlükte olan modeli ise, “demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü yerel yönetim modeli” olarak sunulmuştur. HDP yerel yönetimler kurulunun bu uyguladıkları modele dair değerlendirmeyi burada biz yapmayacağız. Ancak halk tarafından kabul gören ve halkta karşılığının olup olmadığı konusundaki değerlendirme ve yorumların dikkate alınması gerektiği kanısındayım.

Yerel yöneticiler bu dönemi rutin uygulamaların ötesinde kentlerin sorunlarını bir bir tespit edecek, çözümleri hedefleyen stratejik planlar yapılacak, yapılan stratejik planlara bağlı kalınarak hedefler tutturulacaktı. Yerel yöneticiler dönemin hedefini bu şekilde belirleyip süreci başlattılar. Akabinde kısa sürede Stratejik Plan çalışmalarına başlandı. Birçok şahsiyet, kurum ve birimden kentin öncelikleri konusunda görüş ve öneriler istendi. Gelen ve hazırlanan bu öneriler ışığında stratejik plan hazırlandı ve kamuoyu ile paylaşıldı. Stratejik plan bir yandan model çalışmasına ışık tutacak ve bir yandan da planda belirlenen hedefler tutturularak dönem tamamlanacaktı.

Stratejik plan çalışmaları tamamlandıktan altı ay sonra, uygulanmasına geçilmesi yasal bir zorunluluktu. Çünkü halka duyurusu yapılan, sözü verilen ve taahhütte bulunulan bir çalışmanın zamanında başlatılması gerekir. Lakin bir yılın sonunda amaç ve hedefler bir tarafa konularak stratejik plandan sapmanın ilk sinyalleri verilmiş oldu.

Biz bu çalışmamızda 2004 – 2014 dönemini kendi içinde on yıl olarak değerlendirmeyi düşünüyoruz. Bilindiği gibi faaliyetlerin yürütülmesinde, topluma yansımasında ve bu çalışmaların geri bildirimlerinde yapılanlar hem kurum açısından hem de personel yapısı açısından görev ve sorumluluklar hayati önemdedir.

Yerellerin Personel Politikası;

Bu dönemde personel politikası ve ihtiyacı diğer kurumlardan memur transfer edilerek açık giderilmeye çalışılmış, 2002 yılından itibaren personel ihtiyacı ve açığı bu şekilde karşılanmıştır. Diğer kurumlardan belediyelere geçişleri sağlanan ve sorumluluk verilen bu idarecilerin bir kısmı, kentin sorunlarına odaklanmak yerine, makama, aldığı ücrete ve statüsüne odaklanarak kişisel kariyerleri kentin ve halkın önceliklerinin önüne geçmiştir. Zira halkın yaşam alanlarından ve yaşadıklarından hızla uzaklaşan bu bürokrat kesimi yaşam biçimiyle kendisini üstün ve farklı görmeye başlamıştır.

Hedeflenen MODELE uygun personel yapılanması bu nedenlerden dolayı tutturulamamıştır. Oysa burada yapılması gereken halka hesap verebilmektir. Bu yapılmadı, sorun zamana bırakılarak unutulmaya ve çürümeye bırakıldı. Yerel yönetimlerin başında olan kişilerin halka karşı birinci derecede sorumlu oldukları unutulmamalıdır. Birinci dereceden sorumluların sorumluluklarının gereğini yerine getirmeleri şeffaflık politikasının da bir gereğidir. İşte tam da burada Yerel Yönetim Kurulu’nun görevi devreye girer. Yerel Yönetim Kurulu incelemelerini yapar, sorunları tespit eder varsa bir sorun gereği için hem yasal prosedürü işletir hem de idari yönden önlemleri alır ve uygular. Gerekirse başkanları geri çağırma sorumluluğunu alıp gereğini yapabilmeliydi?

Yerel Yönetim Kurulu Görev Tanımı;

Yerel yönetimler kurulu, adından da anlaşılacağı gibi, yerinden yönetim veya belediye hizmetlerinin sunulması süreci olarak tanımlamak mümkündür. Yerel yönetimler kurulu bu dönemin başında oluşturulmaya başlanmıştır. Bugün her siyasi parti bünyesinde oluşturulan yasal bir birim olarak görevlerini sürdürmektedir. Buna göre:

Siyasi partinin yerel yönetim anlayışını, uygulamada yerellerle birlikte hayata geçirmek

Model üzerinden ülkenin tüm bölgelerindeki belediyelere bu anlamda bir örnek sunmak ve modeli ülke genelinde işler hale getirmek

Yerel yönetim faaliyetlerinin hesap verilebilirlik açısından kontrolünü sağlamak

Devletin yasal kurumu olan Sayıştay ve diğer denetçilerin görevlerini siyasal parti bünyesinde alternatif bir yöntem olarak oto kontrol sistemini kendi kurumlarında hayata geçirmek

Uyuşmazlıklarda hakem görevini yerine getirerek, sorunları çözmek

Şeffaflık, açıklık ve hesap verilebilirlik konusunda bilimsel verilerin dikkate alınarak uygulanmasını sağlamak

Yerel yönetimlerde ve temsilde ortaklaşmayı yaratarak model oluşturmanın ilk adımlarını ve temelini atmak

Model konusundaki karışıklığı önlemek, modelin tanımını yapmak ve kısa zamanda uygulanması için yazılı metin haline getirmek

Yerel yönetimlerde yanlış ve hatalı giden süreçlere müdahale etmek ve parti politikalarıyla eş güdüm halinde yerel ve ülke sorunlarına doğru çözümler geliştirmek.

Yerel hizmetlerin kaliteli bir şekilde sunulması için liyakat esaslı bir personel politikasını kurumsal bir anlayışla hayata geçirmek ve takip etmek

İhalelerde ve hizmet alımlarında kurumsal menfaati ön planda tutarak yerelde kaliteli hizmetlerin üretilmesini sağlamak

Çağdaş ve çevreye duyarlı sağlıklı kentlerin kurulmasında bilimsel yöntemleri kullanarak yerellerin bu anlamda faaliyete geçmelerini teşvik etmek

Yerel Yönetim Kurulu’nun görev ve sorumluluk alanları genel hatlarıyla bu şekilde tarif etmek, kurulu tanımlamak açısından yeterli olduğu kanısındayım. Elbette farklı alanlarda eklentiler yapılabilir. Bu tanımlama çerçevesinde üstlendiği sorumluluklar ile yürüttükleri faaliyetler bakımından YYK değerlendirilmesini siyaset ve halkımız mutlaka yapacaktır ve de yapmalıdır.

Kurulun müdahale alanları:

Yerel yönetimler kurulunun uygulamalarda bire bir müdahale alanları ve sorumluluk sınırları;

Yerel yönetimler seçildikleri dönem itibariyle yaptıkları tüm faaliyetleri rapor haline getirerek yerel yönetimler kuruluna iletilir.

Çalışmalar belli bir format çerçevesinde yerel yönetimler tarafından hazırlanır, kamuoyu ile paylaşılması ve sunumu bu kurul tarafından yapılır.

Yerellerde ortaya çıkan sorunlara müdahalede bulunma yetkisi ve çözümü bu kurul tarafından kullanılır. Nihai karar merci konumunda kararlarda son sözü söyleme yetkisine sahiptir.

Yerellere, personel alma veya mal/malzeme temini ve ihale süreçlerine yerel yönetimler kurulu her türlü müdahaleyi kendi görev ve sorumluluğu olarak sayar ve de bunu bir hak olarak yerel yöneticiler ile birlikte kullanır.

İmar uygulamalarında, her türlü plan tadilatlarında, imar plan değişikliğinde son sözü söyleme yetkisini ve hakkını kullanır. Bugün sömürge valileri de imar uygulamaları ve plan tadilatlarından çok ciddi ücretler aldıklarını ve ülkedeki farklı vakıfların hesaplarına yatırdıkları duyumları her alanda izlenmektedir.

Yerel seçim dönemlerinde seçimlerde aday belirleme, eğilim yoklaması yapma, adaylar arasında ön seçim yaptırma, buradaki delege yapısını belirleme, delege yapısı üzerinde yönlendirme yapma, il ve ilçe seçim komisyonunu belirleme, çıkan sonuçlar hakkında nihai ve bağlayıcı kararlar verme yetkisi bu kurul tarafından kullanılır.

Siyasi parti seçim komisyonlarıyla eş güdüm halinde çalışır.

Yerel Yönetimler Kurulu seçim dönemlerinde tüm seçim süreçlerini yönetir, müdahale eder, meclis üyeleri dahil tüm adayları belirlenmesinde birinci dereceden kendisini sorumlu olarak görür.

Yerinden yönetim anlayışına uygun yerel temsilcilerin yerel adaylar üzerinde söz söyleme, görüş ve öneride bulunma hakkı sınırlı düzeyde kullandırılır.

Kısaca belediye başkanı, meclis üyeleri bu kurul tarafından belirlenir yerellerin kendi adaylarını belirleme yetkileri sınırlı veya hiç kullandırılmaz.

Yerel yöneticiler seçildikten sonra da siyasetten bunlardan sorumlu birim haline dönüşür ve çalışmalarına Yerel Yönetimler Kurulu olarak devam eder.

Adayların hangi kriterlere göre seçileceğine bu kurul tarafından karar verilir. Kriterlerin yerelde sorunları çözemediği görülmüştür. Buna en iyi örnek önceki dönemler gösterilebilir.

Kurul üyeleri veya temsilcileri genellikle yerelden somut hiçbir öneri ile yerelin yapısına göre karar almaz. Hiçbir şart altında bu ilişkileri kullanmaz. Karaları merkeziyetçi bir tutum ile belirler ve faaliyetlerini bu şekilde yürütür.

Yetki ve sorumluluğun tek elden kullanılması demokratik ve katılımcı belediyecilik açısından da sorunludur. Kısaca kurul yereller üzerinde tam bir otorite sahibidir

Değerlendirme; elbette yerel yönetim kurulları her parti bünyesinde oluşturulabilir. Kurul tüm belediyelerden stratejik plan, faaliyet raporu vb. gibi belgeleri isteyebilir. Yerellerin bu planlara uygun görev ve sorumluluklarını yerine getirip getirmediğini, aksayan yönlerinin neler olduğunu sorabilir. Eksikliklerin aşılması konusunda öneri ve telkinlerde bulunabilir. Uyuşmazlıklar konusunda elbette söz ve karar sahibi olarak sorumlulukları vardır. Personel ve ihaleler konusunda elbette gördüğü eksikliklere müdahale eder ve bu konudaki önerilerini yerellere yapabilir. Ama bire bir uygulamanın içine ve önüne geçemez. Seçilmiş belediye başkanlarının görevlerini hiçbir şart altında bu kurul kullanamaz kullanmamalıdır. Yereller kendi sınırları içinde kurumlarıyla özgür yapılardır. Hiçbir şekilde vesayet altına alınamaz ve alınmamalıdırlar. AKP-MHP yerel yönetim politikası bu anlamıyla “iyi” bir örnektir.

Kurul YEREL YÖNETİM MODELİ’nin alt yapısını oluşturmada, modelin taslak olarak ortaya çıkartılmasında ve kamuoyu önünde tartışılmasında paydaşlarla her türlü ortaklaşmayı sağlayarak son şeklini vermeye tam yetkilidir. Model denince içinde her alanın görev tanımı şekli uygulama yöntemi yapılmış bir ilkeler bütünlüğünden söz ediyoruz.

Dolayısıyla özerk yerel yönetim modelleri üzerinde çalışmalar yapmak ve yeni modellemeler ortaya çıkarıp uygulamaya koymak, toplumsal örgütlenmeleri bu özerk modeller üzerinden yeniden yaratmak, var olan eşitsiz güç ilişkilerini ve toplumsal yapıyı yeniden organize etmek yerellerin ve kurulun asli görevleri arasında olmalıdır. Dolayısıyla yerellerin, partinin ve adayların vaatleri çerçevesinde stratejik planlar oluşturma ve bu planlara bağlı kalma konusunda denetleyici görevini kullanma hakkına sahiptir.

Yeniden oluşturulan bu yapı ile yerel ağlar kurmak, bu ağları yerel yönetimlere ait kurumlara dönüştürmeye çabalamak, tarihsel görev olarak da yerellerin ve kurulun görevleri arasında sayılmakta ve önünde bir görev olarak durmaktadır.

Oysa Yerel Yönetim Kurulu uygulamalarıyla adeta yerel temsilcileri devre dışı bırakmış, hesap verme hesap sorma bu kurul tarafından yürütülmüş, hesap verilebilirlik adeta yerel temsilcilerden alınmış sorumluluğu olmayan ama yetkisi olan bu kurul tarafından yürütülmüştür. Yerel Yönetim Kurulu, sorun ve çözümlerin yerellerde çözülmesi meselesini merkezi bir yapıya dönüştürmüş, yetki ve sorumluluğu kendisinde toplamıştır. Yerel yöneticilerin yetki ve sorumluluklarını kullanarak adeta icranın başıymış gibi hareket etmiştir. Bu tutum seçim dönemlerinde de uygulanmış ve bundan vazgeçilmeyerek bir yöntem olarak benimsenmiştir. Tartışma, müzakere kültürünün olmadığı bir yerde fikir ve düşünce birliğini sağlamak mümkün değildir. Lakin sorunların çözümlerinde ortak noktalarda buluşmak, ortaya daha kaliteli hizmetlerin çıkmasına vesile olacaktır.

Her açıdan hatalarımızla yaşamak yerine yüzleşmek ve bunlardan ders çıkartmak kişilerin ve kurumların doğru yönde ilerlemesini sağlar. Bu ve benzer yaşanmış olaylara kısaca değinmemizdeki ana amaç, kişileri şahısları tartışmak veya konuşmak değil. Burada isim adı asla söz konusu yapılmamıştır. Bu süre zarfında HDP veya HDP geleneğinin Yerel Yönetim modeline dönüştürülememesinin nedenleri üzerinde durulmuş ve MODEL çalışmasının nihayete erdirmek sonuçlandırmak ve daha ilkeli bir tutum alınması için yol göstermek olarak değerlendirilmelidir.

Yerel yönetimler, belediyeler zaten siyasi alanlardır. Hizmetlerin sunumunda ve halkla ilişkiler bazında bir bütünsellik yakalandığında siyaseten zaten bir yol alınmış olur. Dolayısıyla yereller toplumsal yapının şekillenmesi ile devlet yapısının biçimlenişi arasındaki derin, ayrılmaz ilişkinin bir arada yürütülmesi ve iç içe geçmiş halidir aynı zamanda. Yereller kent yaşamındaki ekonomik sınıfların oluşturduğu hiyerarşik yapılardır.

Bu hiyerarşik yapı, oluşan ve/veya oluşturulmak istenen politikanın kendisidir. Özetle hedef ve amaç, kapitalizm ile şekillenen burjuvazinin iktidarına, gerek siyasi, gerek örgütsel, gerekse ekonomik anlamda yerellerde alternatif olabilecek bir iktidar modeli oluşturmaktır.

Dolayısıyla hem model açık net ve uygulanabilir olmalı hem de ana amaç açık bir dille belirtilmelidir. Amaç açık olmadığında zihinler karışacak, hedefler tutmayacak denge ve denetleme yapılamayacak sorunların çözümü imkânsız hale gelecektir. Gerçek rasyonellik amaçlar arasında seçim yapmaktır. Amaç derken dar anlamda söylemiyorum, kurmayı tercih ettiğimiz yeni tarihsel toplumsal sistemin genel şeklini ve temel değerlerini kastediyorum. İşte bizim anlatmaya çalıştığımız modelin genel hatlarıyla kısaca tanımı budur. Daha merkeziyetçi bir sistem değildir. Zira merkeziyetçilik ne kadar demokratik olursa olsun işe yaramaz. Yaramadığı bu gezegende ve yaşadığımız ülkede görülmüştür.

2019 yerel seçimlerinde ittifaklarla yapılan görüşmelerde ittifak adaylarından bazıları bireysel menfaatlerini ön planda tutarak ciddi anlamda kaybettirmiştir. Dolayısıyla yerellerin aday belirleme konusunda söz söyleme ve nihai karar verme konusunda çerçevesi ve sınırlara belirlenmiş olarak tam yetkili kılınabilir veya kılınmalıdır. Genel politikaları belirleme ve bun göre hareket edilmesini isteme ve bunun için yol ve yöntem belirleme kurulun sorumluluğunda ve koordinasyonunda el betteki olabilir olmalıdır. Ama hiçbir kurum diğerinin yetki ve sorumluluklarını kullanarak buradan bir model ya da politika çıkartamaz. Bununda çerçevesi ve sınırları belirlenmelidir. Yoksa kaos, karmaşa amaç ve hedefleri bulanıklaştırır.

Kürtlerin birliği elbette yerellerden başlatılmalıdır. Başlatırken dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. Kürtlerin birliğini asgari ölçülerde bir arada durmasını sağlayacak ilkeler bütünlüğü çerçevesinde oluşturulmalıydı. Burada bu ilkelerin neler olduğuna girmeden bu konuda son söz olarak; amaç kazanımların bölüştürülmesi olmamalıdır. Kazanımları çoğalmak, birliğin asıl ana amacı olmalıdır. Oysa 2019 yerel seçimlerinde yapılan Kürdistanı ittifakın tek amacı vardı. Var olan birkaç belediyeyi paylaşmak üzerine kurgulanmış, Kürtlerin birliğini sağlayacak oluşumlardan uzak bir çalışma olduğunu belirtebiliriz. Başlarken ittifak görüşmelerinin iyi niyetle yapıldığına yürekten inanıyorum. Ancak üzerinde iyi düşünülmemiş alt yapısı önceden hazırlanmamış aceleye getirilen bir çalışma olduğunu da kısaca belirtmek gerekiyor.

Devam edecek


Mustafa Akengin: Diyarbakır doğumlu. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi-İşletme bölümünü mezunu. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nde değişik kademelerde görev yaptı. HDP’de siyaset yapmakta..

Öne Çıkanlar