Siyasetin amacı halkın sorunlarını çözmektir

Siyasetin amacı halkın sorunlarını çözmektir
Politikacının yanlış yaptığını düşünen bir yazar, bir aydın onları eleştirmek ve uyarmakla yükümlüdür. Yaptığımız sadece budur. Ve kendimize şu soruyu soralım; “kurtuluşun yolu kurtarıcılardan kurtulmaktan mı geçiyor? Kısaca “bir şey değişmezse çürür."

Mustafa Akengin


Kayyım siyaseti mi? Yoksa siyaset-sizlik sonucu kayyım politikası mı? başlıklı yazımızın beşinci ve son bölümüne geldik. Bu sonuç bölümünde şu tespitlerin altını çizmekte fayda var.

- Siyasetin amacı halkın sorunlarını her düzeyde çözmektir. Siyasi partilerin ana amacı ise iktidarı hedeflemektir. Bu hedefler hem yerel yönetimlerde söz ve karar sahibi olmakla hem de genel siyasette ve ülke gerçekliği ile uyumlu politikalar üretmekle mümkündür. Siyaset dar kalıpların duvarların ötesinde bir yol izlemelidir. Yani politika halkla birlikte halk için yapılmadığında, hangi düzeyde olursa olsun vesayetle, yalanla, gerçeklikten uzaklaşmayla yapıldığında, halkı ve ülkeyi ne hale getirdiklerini gördük, yaşıyoruz. Gerek ekonomik anlamda ve gerekse de siyasal açıdan zorba AKP zihniyetinin ülkeye yaşattıkları net olarak görülmektedir.

- HDP’nin siyasete bakış açısı yerelde veya genel seçimlerde sadece seçimleri kazanmak değildi. Yerellerde MODEL yaratma ve genelde bu model üzerinden ülkede farklı bir seçenek yaratma düşüncesiydi. Ülke genelinde ise demokratik yol ve yöntemleri kullanarak Kürt sorununu doğru temellerde temsil etmek ve çözümü konusunda üzerine düşeni yapmaktı. Kürt halkının yıllardır özlemini çektiği barış ortamının Kürt siyasal hareketinin devamı olan HDP ve diğer siyasal partiler ile birlikte yeni bir gelecek için ülke halklarına farklı bir seçenek sunarak siyasetten yol almaktı.

- Sömürge valileri sürecinde izlenen politikaların belediye başkanları ve meclis üyelerinin tutuklanmalarına engel olamadığını, iktidarın adım adım hayata geçirdiği uygulamaları engellemeye yetmediğini, bir bariyer oluşturamadığını, karşı hamle yaparak iktidarın oyununu bozamadığını, iktidara sen sömürge valisi atarsan olacakların sonuçlarına da katlanırsın diyemediğini maalesef uygulamalarıyla gördük ve yaşıyoruz.

- Ülkede iktidar ne zaman isterse muhalefeti arkasında saf tutacak şekilde dizayn edebiliyor. Kürt muhalefeti ise tüm bu oyunların farkında olmasına rağmen ne iktidarın oyunlarını boşa çıkartabilecek hamleler yapabiliyor ne de muhalefetle ilişkilenmelerde fark yaratarak sorunlara çözüm üretebiliyor. Kürt muhalefeti yıllardır sergilediği siyasal duruşuyla ülkede demokratik tepkiyi farklı hamlelerle örgütleyip, olup bitenlerin boşa çıkartılması için ciddi bedeller ödemesine rağmen bunların sonuç alma anlamında yeterli olmadığı görülüyor.

- Dolayısıyla halktan sömürge valileri atamalarına karşı bir bariyer oluşturmasını isterken; her hafta bir iki belediyeye sömürge valisi atanmasını izleyip sadece açıklamalarla yetinmenin yeterli olmadığı görülmüştür. Bu öngörüsüzlük, Kürt halkında bu politikalara karşı çok büyük bir kırılma yaratmıştır. Siyasetin bu gidişatı görememesi analiz yapamaması ciddi bir zafiyet olarak değerlendirilmelidir..

- Sömürge valileri sürecinde Yerel Yönetimler Kurulu işleyişi bakımından açıklanmaya muhtaç pek çok olayın olduğunu söylemek mümkündür. Belediye başkan adaylarının belirlenmesi, meclis üyelerinin tespiti ve belirlenmesi süreçleri, seçim sonrası eş başkanlık meselesinin yasallık-seçilmişlik konusu, belediye başkanları ile Yerel Yönetim Kurulu'nun ilişki düzeyi noktasında yasal ve meşru olan önlemler detaylı bir şekilde burada sunulmuştur.

Bu nedenle siyasi partilerdeki sorunların büyük çoğunluğu yapısaldır. Denge ve denetleme mekanizması buna göre oluşturulmalıdır. Aksi takdirde parti bu yozlaşma ve aşınmanın etkisiyle amacının ötesinde yol alır; kendi kendini işlevsiz bir mekanizmaya dönüştürür.

- Dolayısıyla tribünlere ne söylediğin önemli değil nasıl yaşadığın önemlidir. Değişimin çok basit bir anahtarı var. “Ne yiyorsan osun.Yani söylediklerimizle, yaşam biçimimiz özdeşleşmediği müddetçe kendimizi de kentimizi de biz kandırmış olmuyor muyuz? Bugün yaşananlar bunlar değil midir? Halk bize nasıl inanacak, nasıl güvenecek.

- 4 Kasım 2016 tarihinde HDP eş genel başkanlarına yapılan operasyon, günümüze kadar devam etmiştir. Tüm bunlara tepki olarak, Selahattin Demirtaş’ın şahsında somutlaşan ve siyaseten nasıl yol alınması gerektiği konusunda halkın verdiği desteğinin alabildiğine büyük olması, siyasal öncülerin önemini bir kez daha bizlere göstermiştir.

- Her seçim döneminin sonunda Kürt illerinde yoğun bir şekilde Kürt siyasetçisine, siyasi parti yöneticisi ve üyelerine karşı gözaltılar ve operasyonlar yapılır. Savcıların iddianamelerinde adaylardan tutalım meclis üyelerine kadar seçim süreçlerinde siyasi parti için gizli kalması gerek ne kadar konuşma, siyasi faaliyet, seçim komisyonlarının toplantı notları ne kadar uygulama varsa bu iddianamelere yansır. Hatta seçim dönemlerinde söz konusu bu kurullarda görev alan ve sorumlu düzeyde olan kişiler dahil bu iddianamelerin başköşesinde sanık olarak yer almaları siyasetten kaygı verici bir durum değil midir?

- Şimdi bu olanlar hakkında sessiz kalmak hiçbir şey olmamış gibi davranmak mümkün müdür? Bunu sorgulamamak olanlara seyirci kalmak ve onaylamak anlamına gelmez mi? Bunları halkımızla paylaştığımızda, dile getirdiğimizde daha doğru bir tutum olmaz mı? Şeffaf bir yönetim anlayışı halkta daha fazla takdir görmez mi? Elbette görür. Açıklığın olduğu, denge ve denetlemenin işlediği bir yapıda halkın sahiplenmesi de o oranda yüksek ve katılımcı olur.

- Dolayısıyla hiç kimse sorumsuz davranarak arkasında her seferinde bir enkaz bırakma özgürlüğüne sahip değildir. Her seçim döneminde yaşadıklarımız kaderimiz olmamalıdır. Yaşananlardan ders çıkartmak hayatın her alanında yapılabilmelidir.

- Bu yazdıklarımın geçmiş kısa tarihe not düşme ve bir döneme ışık tutma anlamında önemli bir kayıt olduğunu düşünüyorum. Burada birilerini veya bir kurumu hedef almadığımı belirtmek isterim. Bu nedenle yazım, sorumlu bir yurttaşın hatalı ve yanlış işleyiş görüp, çare arayan, çözüm üreten çabası olarak değerlendirilmelidir. Zira hem politikanın hem de politikacının önemli sınavlar verdiği bir dönemdeyiz. Aynı sınavı halkında verdiği dolayısıyla halk olarak bu dönemi okuyamazsak Kürt halkının ve siyasetçisinin daha fazla zarar göreceği ve büyük kaybedeceğini görmemiz gerekiyor.

- Önümüzdeki dönemin, siyasal hesaplarına öncelik veren siyasetçilerin de ayıklanacağı bir süreç olacağını düşünüyorum. Bu süreçten başarı ile çıkabilmemiz için Kürtlerin toplum olarak ali menfaatlerini, çıkarlarını ve top yekûn 84 milyonun kazanımlarını önceleyen siyasetçilere ve partilere ihtiyaç var. Öngörü sahibi siyasetçi bunu görür ve buna göre tutum alır. Aynı şeyleri söyleyerek farklı sonuç alamayacağımız bir çağa ve bir evreye girdik. Onun için 21. yüzyıl bilgi ve teknoloji çağına uygun yöntemlerle geleceği öngörmek ve planlamakla olacaktır..

- Bilgi – teknoloji ve dijitalleşmedeki gelişme, mücadele biçimlerinin de içerik ve şekil açısından bir değişim ve dönüşümden geçmesini zorunlu kılıyor. Dolaysıyla Kürtler mücadele araçlarını, teknolojinin ortaya çıkarttığı bu olanaklar doğrultusunda yenileyerek ol almalıdır.

- Benim burada yapmaya çalıştığım ezberleri bozmak olarak değerlendirilmelidir. Yazdıklarımdan dolayı bazı arkadaşlar beni eleştirebilir, buna üzülmem. Tam tersine sevinirim aynı düşüncede olmasak bile düşünce zenginliği olarak görür arkadaşlarıma teşekkür ederim. Yüz yıllardır Kürtlerin uğradıkları zulüm ve ayırımcılığın başka şekilde anlaşılmasının olanağı yok. Bizi çözüme götürmeyen yol ve yöntemleri, yanlış olanı, eksik kalanı, içinde bulunduğumuz kötü koşullardan nasıl kurtulacağımızı, söylenenleri ve yapılanları akıl süzgecinden geçireceğiz, nesnel gerçeklikle uyumlu olup olmadığını sorgulayacağız. “Kul, müridin inancına değil, tanrının yaratıcı ve sorgulayıcı aklına sahip olacağız.”

- Bu minvalde geleceği kurgularken; eski tarz siyasette ısrar mı edeceğiz? Yoksa yeni, kendine özgü, başka alanlardan kopya edilmeyen, bölge ve ülke gerçekliğini gözeten, üzerinde yaşadığımız ülkenin gerçekliği ile uyuşan bir model yaratarak demokrasiyi Türkiye’nin tamamında inşa mı edeceğiz? Kürtlerin tüm bu sorulara objektif olarak cevap vermesi, gelecek açısından önemli bir değerlendirme olacaktır.

- Dolayısıyla politika ve siyaset yapma biçimi bir sanattır, nihai amacı insan iradesine hükmetmektir. İradeye hükmetme söz konusu olunca yalanlar, kurgular, senaryolar devreye girecektir. Politik eleştiri gereklidir. Eleştiri politikacıya-politikaya yapılır. Kısaca bu eleştiriden olumlu veya olumsuz etkilenenleri de hedefler. Etkilenme sizi takip eden size inanan insanları da etkilediğinden zarar görmemek için önceden yapılan uyarı ve eleştirileri dikkate almak toplumun yararına olacaktır. Eleştiri dosta, müttefik kişi ve kurumlara yapılır. Sözün özü, kilit nitelikteki sorun açık ve berrak bir şekilde düşünebilmemizdir. Hiçbir şeyin değişmemesi şartıyla sistemi değiştirmek isteyen söylemler bizi haklı çıkartmaz. Ülkede yarım asırdır olup bitenler, geçmiş deneyimler bize sayısız örnek sunmaktadır. Zorbaların hüküm sürdüğü, her şeyin karartılarak köpürtüldüğü bir coğrafyada uyanık kalabilmemiz ve toplum olarak dikkatli çözümlemeler yapabilmemiz bizi ehven -i-şerden ve her türlü tuzağa düşmekten koruyacaktır.

- Dolayısıyla misyon yüklenen HDP, kapsayıcı bir söylem geliştirmek zorundadır. Siyasal partilerin temel fonksiyonlarından biri "menfaatlerin birleştirilmesidir". Siyaset, bir çekişme aracı değil, uzlaşma noktalarını bulup hayata geçirme sanatı ve yeteneğidir. Toplumun değişik kesimlerinin menfaatlerini bir çatı altında birleştirme yeteneğini gösteren yapılar iktidar olur. Bu yeteneği gösteremeyenlerse rijit kalır, marjinal olmaktan kurtulamaz. HDP bu anlamıyla bir çekişme ve kısır döngünün içine sokulmamalıdır. HDP mevcut siyasal partilerin toplamından daha halkçı ve daha demokratik olduğuna hiç şüphe yoktur.

- Tarih hiç kimsenin tarafında değildir. Tarih emrini ve hükmünü siz istemezseniz de yazmaya devam ediyor. Büyüsü bozulmuş bir dünyada yirminci yüzyıl alışkanlıklarıyla yol almamız mümkün görünmüyor. Bilimin ve teknolojinin çığır açtığı bir çağda her gün zihin yapınızı yenilemeniz gerekiyor. “Rasyonellik amaçlar arasında seçim yapmaktır.” Dünyada her şey değişirken Kürt siyasetine ezberleri bozan bir çıkışa ihtiyaç vardır. Dünyada kartların yeniden karıldığı, rollerin yeniden dağıtıldığı bir çağda amaçlarımız arasında doğru seçimler yapma zamanı gelmiştir. Önümüzdeki dönem tam da bu zamanıdır. İnsanlık ve küresel süreç bir krizi yaşıyor. “Kolektif geleceğimiz bu amaçlar doğrultusunda rotası ve yörüngesi belli olan insanlık gemisini kaçırmamalıdır.” Zira mücadele hattını yerelde çağdaş modeller üzerinden inşa ederek söz ve karar sahibi olmak, oradan ülke geneline bu modelleri yayarak halkın istem ve taleplerine cevap olmak ana amaç olmalıdır. Yani Kürtlerin yerel yönetim politikası artık bir MODEL etrafında geleceği inşa etme üzerinde kurgulanmalıdır. Ve buna kısaca KÜRTLERİN YEREL YÖNETİM MODELİ adını vererek süreci başlatmalıyız.

- Politikacının yanlış yaptığını düşünen bir yazar, bir aydın onları eleştirmek ve uyarmakla yükümlüdür. Yaptığımız sadece budur. Ve kendimize şu soruyu sorarak bitirelim; “kurtuluşun yolu kurtarıcılardan kurtulmaktan mı geçiyor? Kısaca “bir şey değişmezse çürür”

BİTTİ


Mustafa Akengin: Diyarbakır doğumlu. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi-İşletme bölümünü mezunu. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nde değişik kademelerde görev yaptı. HDP’de siyaset yapmakta..

Öne Çıkanlar