Kaya tepeden yuvarlanırken Sisifos neyi düşünür?

Kaya tepeden yuvarlanırken Sisifos neyi düşünür?
AKP’nin iktidarının yaptığı en büyük algı çalışması “özgürlük ve haklar için verilen bütün mücadelenin, yararsız ve umutsuz bir çabadan ibaret olduğu”. Bu algıya rağmen yaşamı anlamlı kılma çabasından vazgeçmeyeceğiz. Sisifos gibi.

Meliha Yıldız


“Gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır, intihar. Yaşamın yaşamaya değip değmediği konusunda bir yargıya varmak, felsefenin temel sorusuna yanıt vermektir.”

Camus’nün Sisifos Söyleni kitabının giriş cümlesidir bu.

Tanrılar Sisifos’u bir kayayı, durmamacasına bir dağın tepesine kadar yuvarlayıp çıkarmaya mahkum etmişlerdi; Sisifos kayayı tepeye kadar getirecek, kaya tepeye gelince kendi ağırlığıyla yeniden aşağı düşecekti hep…

Her sabah kurulmuş gibi yataktan kalkıp, otomatikleşmiş hareketlerle güne hazırlanıp, hayata başlıyoruz. Yıllarımızı bir türlü gelmeyen, mesainin bitimini bekleyerek geçiriyoruz. Mesai bittiğinde, ertesi sabah aynı işyerine gelmek için heyecanla çıkıp evimize gidiyoruz. Bu monoton hayata katlanmamızın tek sebebi ise gelecekte bir gün yaşamımızın böyle olmayacağı umududur. Camus’ya göre gelecekte olacak olan, hiçbir şeyin değişmeyeceği gerçeğidir. Gelecek dediğimiz ölümün yaklaşıyor olmasıdır. İnsanın en büyük çatışmasıdır; çok güçlü bir şekilde yaşama isteği duyarken ölümlü olduğunu bilmek. Ölüm hiç gelmeyecekmiş gibi hayatı yaşamak.

Peki bu çatışma karşısında ne yapmalı insan? Kendi isteği ile ölmeli mi yoksa umut ederek yaşamaya devam mı etmeli?

Sadece ölümlü olma çatışmasında değil hayatta birçok konuda karşımıza çıkar Sisifos metaforu. Camus’ya göre bunun farkında olan bu kısır döngüyü kabullenmiş olan insan tanrıları artık yenmiştir. Bu mücadeleyi kucaklar ve bir anlam arayışına girer. Kayayı tepeye taşımak artık bir ceza değil başkaldırıdır. Anlam arayışı insanı özgürleştirir. Mutlulukta bu özgürlüktedir.

Albert Camus kitabı şöyle bitirir. “Sisifos’u dağın eteğinde bırakıyorum! Kişi yükünü eninde sonunda bulur. Ama Sisifos tanrıları yatsıyan ve kayaları kaldıran üstün bağlılığı öğretir. O da her şeyin iyi olduğu yargısına varır. Bundan böyle, efendisiz olan bu evren ona ne kısır görünür ne de değersiz. Bu taşın ufacık parçalarının her biri, bu karanlık dağın her madensel parıltısı, tek başına bir dünya oluşturur. Tepelere doğru tek başına didinmek bile bir insanın yüreğini doldurmaya yeter. Sisifos’u mutlu olarak tasarlamak gerekir.”

Tekrar tekrar yenildiğimizde, çaresiz hissettiğimizde, umutsuzluğa düştüğümüzde Sisifos metaforunu hatırlarız. “Tanrılar, yararsız ve umutsuz çabadan daha korkunç bir ceza olmadığını düşünmüşlerdi...” AKP’nin iktidarının yaptığı en büyük algı çalışması da bu: “özgürlük ve haklar için verilen bütün mücadelenin, yararsız ve umutsuz bir çabadan ibaret olduğu”.

Yenildik… Belki yine yenileceğiz...Mutluluğun özgürlükte olduğunu düşünenlerimizin 28 Mayıs'ta ne yapacağı belli. Yaşamın anlamsızlığına dair bütün algıya rağmen yaşamı anlamlı kılma çabasından vazgeçmeyeceğiz. Yeneceğiz!…


Meliha Yıldız: 1975’te, cinsel istismar da dâhil birçok ihmal ve olumsuzluğun yaşandığı bir evde doğdu. Kırk dört yaşına geldiğinde, bir video-röportajla yaşadığı cinsel istismarı anlattı, bu onun için mağdurluktan aktivistliğe giden yolculuğun başlangıcı oldu. Türkiye’de, aile içi cinsel istismarın “mağdur” tarafından anlatıldığı ilk kitap olan Kutsal Tecrit’i 2021 yılında yazdı. Çocuğun cinsel istismarıyla ilgili yaptığı çalışmaları https://melihayildiz.org/ sitesinde paylaşmaya devam ediyor.

Öne Çıkanlar