İçimizdeki İsrail!

İçimizdeki İsrail!
İsrail’in travması 6 milyon Yahudi’nin yok edilişi, yurtsuzluk . Türkiye ise koca imparatorluktan Anadolu’ya ‘sığınmış’ olmanın korkusuyla yaşıyor. Bu korku ülkenin dününü, bugününü ve geleceğini ipotek altına aldı.

Metin SEVER


Lafı uzatmayayım, topu ceza sahası içinde fazla dolaştırmadan filelere bırakayım.

Aslında İsrail’le Türkiye birbirine benzer.

Biliyorum, biraz damardan oldu!

İsrail’i lanetlerken, içimizde bir İsrail olduğunu duymak hoş değil.

Kolay değil, kurban değil zulmeden olduğunu bilmek.

Kolay değil vicdanlı ve adil olduğunu düşünürken; riyakarlığın ve ikiyüzlülüğün lunapark aynasında kendini eciş bücüş görmek.

***

Tabii ki, İsrail’le Türkiye tek yumurta ikizi değil. Ama ciddi ve önemli bir benzerlik var:

İki devlette de büyük bir travma üstüne kurulu. İki devlet de korkuyor…

Büyük bir imparatorluktan küçük Anadolu’ya ‘sığınmak’ bir travma. Bu parçalanma, yarılma, korku Türkiye'nin dününe, bugününe ve geleceğine ipotek koydu.

Bu nedenle korkuyor.

Bu yüzden, İstiklal Marşı “korkma” diye başlar!

“İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir milletiz” sözü de bu korkunun ifadesidir.

Hayatı derin dondurucuya koyma çabasıdır;

Körün kullandığı siyah gözlük;

Travmanın üstüne örtülen şaldır.

“Türkün Türkten başka dostu yok” vecizesi de, bu nedenle, devletin ideolojik aygıtlarının kullandığı tescilli bir likit gazdır!

Çünkü paranoid kişi ‘düşmansız’ yaşayamaz. Her şeyden kuşku duyar. Türkiye devletinin de hep ‘düşmanları’ oldu: ‘İç ve dış düşmanlar.’

‘İç düşmanlar’ yerine göre komünistler, Kürtler, İslamcılar, Ermeni ve Rum vatandaşlardı.

Dış düşmanlar ise çoktu: Neredeyse tüm dünya!

***

İsrail’in travması ise 6 milyon Yahudi’nin yok edilişi, yurtsuzluk.

Bir korku kaidesi üstüne oturtulmuş küçük bir heykelcik gibi İsrail.

Düşüp kırılacağı sanrısıyla yaşıyor.

Filistinlilerin kalan topraklarına el koyup, sürekli büyümek istiyor. Gazze’yi sürekli bombalıyor.

Bu korku yüzünden, dünyanın en çok mağdur edilmiş halkı, dünyanın en çok mağdur edilmiş başka bir halkını yok etmeye çalışıyor.

Bu nedenle tavizsiz ve eli hep tetikte.

Bu nedenle ‘güçlü’.

Bu nedenle zalim.

***

Türkiye’de de önemli bir kesim, her daim İsrail gibi olmayı istedi. Kafasına göre gidip bombalamak, hesap vermemek, mahallenin, bölgenin ‘kabadayısı’ olmak arzusu her daim devamlılık gösterdi. Fırsat buldukça da bu arzu gerçekleştirildi. Ve artık daha çok kuvveden fiile çıkıyor.

***

İşte bu spot ışıkları altında İsrail protesto ediliyor!

İsrail üzerinden vicdanlar temize çekiliyor.

Teşbihte hata olmaz, yolsuzlukla zengin olan uyanığın hayır vakfı kurmasına benziyor.

Ahmet Davutoğlu, Hüda-Par’la yan yana ‘Özgür Filistin’ mitingi düzenliyor.

Mezar evler, domuz bağı cinayetleri hatıraları içinde ‘Özgür Filistin’ savunusu!

Zalimle yan yana bir başka zalimi protesto etmek!

Kulaklarını çınlatalım. Sur ve Cizre ne kadar Toledo olduysa, buradan da o kadar ‘Özgür Filistin’ savunusu çıkar.

***

Bu garabet içinde Allah akıl sağlığımızı korusun diyelim. Yoksa iş Oğuz Atay’ın Tehlikeli Oyunlar kitabında yazdığı noktaya geldi::

“Bir karamsar beyinden bir kahkaha çıkmayacağı için, artık ben gülmüyorum, sinirlerim gülüyor. Hepsi bağımsızlığını kazandı albayım, pardon doktor.”

Öne Çıkanlar