Gerçek kral

Gerçek kral
Arda Güler’in transfer olduğu Real Madrid’in gerçek kralı Alfredo Di Stefano’dur. Kimilerine göre Real Madrid demektir. Ondan öncesi pek sıradan, sonrası ise destandır.

Ali Murat HAMARAT


Arda Güler’in Real Madrid’e transferi, hepimizi heyecanlandırdı. Futbola Gençlerbirliği’nde başlayan, Fenerbahçe’de yıldızlaşan delikanlı İspanya’nın iki devini peşinden koşturup Şampiyonlar Ligi’nin abonesini tercih etti. Luka Modric’in veliahtı olarak görülen maestromuzun adımı attığı kulübün biraz peşine düşmeli, onların gerçek kralını irdelemeli…

Kimilerine göre Real Madrid demekti. Bir devin yazgısı, onun kulübün kapısından içeri girmesiyle değişmişti. Kendi deyişiyle futbol ona her şeyi vermişti. Oysa o futbola çok daha fazlasını vermişti...

Dünya Kupası’nda oynayamamış yıldızların en büyüğüydü Alfredo Di Stefano. Buenos Aires’te doğan o çocuk, İspanya’da dünyanın en iyisi olacaktı. 1926’da dünyaya merhaba diyen gol makinesi, futbola minik Union Progresista’da başlamıştı. Babası, tuttuğu River Plate’e mektup yazıyor, oğlunu hararetle onlara tavsiye ediyordu. Arjantin’in zenginler kulübü buna karşılık verince olaylar gelişiyordu.

İdmanlarda denenen forvet, leblebi gibi gol atıyordu. Pişmesi için kiralandığı Huracan’da iyi bir sezon geçiren Di Stefano, tapusunun sahibi olan River’a Arjantin Ligi’nin en hızlı golünü atmıştı. 10 saniyede ağları havalandıran delikanlının dönüşünde forması hazırdı.

River’da da sanatını konuştururken, ülkedeki grev tüm yaşamını değiştiriyordu. Tango diyarının milyonerlerinden Kolombiya'nınkine geçişi sessiz olmuştu. Ekmek parasının peşinden paranın çuvalla verildiği lige koşmuştu. Millonarios'taki takım arkadaşlarından Adolfo Pedernera abisinden rakiplere saygıyı öğrenecek, Hector Rial ile sonradan İspanya'nın başkentine ikâmetini aldıracaktı.

Tarihin en tartışmalı transferi

1952'de Kolombiya ekibi hazırlık maçında Nuevo Estadio Chamartin'de Real Madrid'i 4-2 yeniyor, ülkenin devleri onun peşine düşüyordu. Tıpkı bir ömür sonra Arda’yı kovaladıkları gibi.

Film gibi bir hikâyenin sonunda ertesi sene eflatun-beyazlılara geliyor, 1955'te de İspanya'da ilk resitalini verdiği stadın adı Santiago Bernabeu oluyordu.

Aslında tarihin en tartışmalı transferini müsaadenizle biraz anlatmaya çalışmalı... Barcelona hem oyuncu, hem de oyuncunun haklarının bir tarihten sonra tamamen ait olacağı River Plate ile anlaşırken, Real Madrid Millonarios'la asıl işi bitiriyordu. Durum FIFA'ya taşınıyor, dünya futbolunun patronu topu İspanya Futbol Federasyonu'na veriyordu.

Kucağındaki bombanın farkında olan federasyon tarihe geçecek bir kararın altına imza atmıştı. Di Stefano iki yıl Barcelona, iki sene de Real Madrid forması giyecekti. Hazırlık maçlarında Katalan devi için sahne alan yıldız ne yapacaktı derken, bordo-mavililer haklarından feragat ediyor, böylece bir destan başlıyordu.

Barça tarihinin en iyisi olarak kabul edilen Kubala ile yan yana oynasa; futbol tarihi bambaşka yazılacak, İspanya'da en fazla şampiyon olan, Kupa 1'i en çok kazanan takım olan Real Madrid belki de sıradan bir ekip olarak kalacaktı...

GENERAL FRANCO’NUN YAPAMADIĞI

O günlerin en iyi futbolcusunu ezeli rakibine kaptıran Barcelona Başkanı Marti bir hafta sonra istifa etmek zorunda kalmıştı. Di Stefano'nun ilk sezonu beklendiğinden de destansıydı. Gol kralı oluyor, 21 yıllık şampiyonluk hasretini dindiriyordu. General Franco’nun yıllardır başaramadığını o başarmıştı! Yaptıkları adeta yapacaklarının teminatıydı!

Beyaz Şimşekler'in golden sorumlu devlet bakanı, Ferenc Puskas'ın gelişinden sonra ruh ikizini bulmuştu. Eğer Sovyet tankları 1956'da Budapeşte'de cirit atmasaydı, tarihin en büyük ortaklıklarından biri yaşanmayacaktı. Ülkedeki iklim değişikliğini müteakip Macarların futbol ilahı İspanya'nın, saz arkadaşları Czibor ve Kocsis de Katalunya'nın başkentine adım atmıştı. Madrid'in fendi Barcelona'yı yenecekti…

2020051720th-century-1950s-decade-1960s.jpg
Di Stefano’yla Macar Ferenc Puskas’un uyumu Real Madrid’i kısa sürede Avrupa’nın en güçlü takımı haline getirmişti.

Real'de 11 sezonda 8 lig, 5 Şampiyon Kulüpler şampiyonluğu yaşayan Di Stefano yetmezmiş gibi tüm finallerde fileleri havalandırmış, sonuncusunda hat-trick yapmıştı. İşte 1960'da Eintracht Frankfurt'u İskoçya'da 7-3 yendikleri bu unutulmaz maçta Puskas ile yaptıkları futboldan çok daha fazlasıydı…

h-51468025.jpg
Di Stefano Real Madrid’de kazandığı 5 Şampiyon Kulüpler Kupası’yla poz verirken. Arjantinli efsane bu beş finalde de gol atarak ayrıca tarihe geçmişti.

1963'te Venezüela'da kaçırılmışsa da iki gün sonra serbest bırakılmıştı. Franco rejimi tarafından kurşuna dizilen Julian Grimau'ya dikkat çekmek için alıkonmuştu. Yıllar sonra kendisini kaçıran Paul del Rio ile 2005'teki bir galada bir araya gelmişti.

38'inde çok sevdiği takımı yine zirveye çıkardıktan sonra başkan Bernabeu'dan sportif direktör olması için gelen teklifi reddediyor, iki sene Barselona kentinin kraliyetçi takımı Espanyol'a gidiyordu. Kısa da olsa rüyalar gerçek oluyor, Kubala ile yan yana top oynuyordu.

1966'da topa vurmayı bırakan futbol adamı, hünerlerini kulübede de göstermişti. Hem gençliğinde formasını giydiği River'ı, hem de onların ezeli rakibi Boca Juniors'ı; İspanya'da da Valencia'yı şampiyon yapmıştı. Yarasalar'a bir de Kupa Galipleri kazandırmıştı. Büyük aşkıyla hep ikinciydi; Real Madrid'in teknik direktörüyken ligde, kupada, Kupa Galipleri'nde hep zirvenin bir basamak altında kalmıştı.

Üç milli takım forması terlettiği kariyerinde, hiç Dünya Kupası oynamaması büyük şanssızlıktı. Arjantin ve Kolombiya o tarihlerde bir hiçti; İspanya deseniz, 1962'de turnuvaya gittiyse de Di Stefano'nın sakatlığı onu Şili'ye götürmemişti. Anlayacağınız tüm unvanlarının yanında bir apoleti daha var: Dünya Kupası'nda oynamamış en iyi futbolcu!

Gerek Real Madrid'deki, gerek Şampiyon Kulüpler'deki gol rekorları sonradan kırıldıysa da tarihin en büyük efsanelerinden biriydi. Birçok listede Pele, Maradona ve Cruyff'tan sonra dünyanın en iyi dördüncüsü. Catenaccio'nun babası Helenio Herrera'ya göre ise en iyisiydi. Zira o gerektiğinde sahada her yerdeydi!

2000'de Real Madrid’in onursal başkanlığına getirilen Di Stefano, camiaya katılan her yıldızın imza töreninde sahne almıştı. Zinedine Zidane, Cristiano Ronaldo ve diğerleri hep onun önünde basına takdim edilmişti. Eğer efsane hayatta olsa, Arda dünkü merasimde onun yanında fotoğraf çektirecek; 24 numaralı formasını gösterecekti. Başkan Florentino Perez’in genç yıldızımıza hatırlattığı kulüp değerlerini inşa edenlerden biri de unutulmaz golcüydü.

ronaldo-real-madrid.jpg
Real Madrid’in onursal başkanı Di Stefano yeni oyuncuların imza töreninde hep boy göstermişti. Cristiano Ronaldo’nun basına takdiminde solda başkan Florentino Perez, sağda Di Stefano var.

Tesadüf bu ya unutulmaz futbol adamı 7 Temmuz 2014’te son nefesini vermişti. Ondan bir ömür sonra İspanya’nın devlerini birbirine düşüren Arda da dokuz yol sonra yine bir 7 Temmuz’da basına takdim edildi.

Di Stefano demek, Real Madrid demekti. Ondan öncesi pek sıradandı, sonrası destandı!


Ali Murat Hamarat: Spor tarihçisi, spor yazarı. BirGün gazetesi yazarı. İstanbul Üniversitesi'nde hukuk okuyup bir dönem asistanlık yaptıktan sonra gazeteciliğe Taraf'ta başladı. Eurosport'un internet sitesinde genel yayın yönetmenliği yaptı. Radyo ve televizyona programlar hazırladı. 2017'den beri Tarih Dergisi'nde yayın kurulu üyesi.

Öne Çıkanlar