Esra’nın davasında sanık değil tanık olmak

Esra’nın davasında sanık değil tanık olmak
Yüzleştiğimizde ve gözümüzü kapatmadığımızda yakınımızda sürmekte olan cinsel istismarı fark edeceğiz, davanın tanığı olacağız… Fail olmaktan, sanık olmaktan böyle kurtulabiliriz.

Meliha Yıldız


Esra Hakkari’nin Oğlaklı köyünde yaşıyordu. Gece…. çöpleri atma bahanesiyle evden çıktı….. onu… köydeki bir tarlaya götürdüler…. Sabah olduğunda arıcılar buldu….. Çocuğu ambulansla hastaneye götürdüler. Çocuk yaşadıklarını hemşireye anlattı…. Bir ay sonra çocuk onu tarlaya götürenlerin isimlerini söyledi. Çocuğu tarlaya götürenler tutuklandı…. Çocuk öldü…. Olaydan bir yıl sonra çocuğun annesi öldü…. baba şikayetini geri çekti.

11 yaşındaki Esra Hakkari’nin Oğlaklı köyünde yaşıyordu. Gece 12:00’de onu ahıra gelmesi için zorlayan Nihat Yılmaz’ı görmek için çöpleri atma bahanesiyle evden çıktı. Çocuğun ağzını kapatan adamlar onu zorla köydeki bir tarlaya götürdüler. Üç adam çocuğu dövüp tecavüz etti. Tecavüz anını telefonla kayda alıp, yaptıklarını birine anlatırsa bu görüntüleri internette yayacaklarını söyleyerek, çocuğu tehdit ettiler. Çocuk adamların elinden kurtulmak için kendini uçurumdan aşağı attı. Sabah olduğunda arıcılar buldu. Çocuk baygın bir haldeydi. Kıyafetleri parçalanmış, bedeni yara bere içindeydi. Çocuğu ambulansla hastaneye götürdüler. Çocuk yaşadıklarını hemşireye anlattı. Tehdit edildiği için ona tecavüz edenlerin isimlerini vermedi. Bir ay sonra çocuk onu tarlaya götürenlerin isimlerini söyledi. Çocuğu tarlaya götürenler tutuklandı. Telefon kayıtları, tanık ifadeleri ve çocuğun üzerinde sanıklara ait DNA örneklerine rağmen sanıklar 8 ay sonra serbest bırakıldı. Sanıkların avukatı AKP İl Başkanıydı. Sanıklar serbest bırakılınca, haklarında yapılan iftira nedeniyle tazminat davası açacaklarını belirttiler. Sanıklar serbest kaldıktan bir ay sonra çocuk intihar etti. Çocuk öldü. Köy meclisi toplanıp şikayetin geri çekilmesi için aileye baskı yaptı. Anne birgün yolda karşılaştığı sanıklardan biriyle tartışmaya başladı. Tartışmadan bir saat sonra anne beyin kanaması geçirdi. Olaydan bir yıl sonra çocuğun annesi de öldü. Ben kızımı kaybettim, eşimi kaybettim iki çocuğumu daha kaybetmek istemiyorum diyen baba şikayetini geri çekti.

İlk paragrafta nokta nokta olan yerleri yazmadım rahatsız olmayalım diye. Çocuğun cinsel istismarı hepimizi çok rahatsız eden bir konu ya... Çocuklukta cinsel istismara maruz kalan yetişkinler de geçmişte yaşadıkları travmatik anılarda bu tarz boşlukları dolduramazlar. Buna “Dissosiyatif Amnezi” denir. Dissosiyatif Amnezi özellikle, çocukluk dönemi travmalarda, stresle baş edebilmek için hafızanın geçmişteki belirli bir kesiti ya da dönemi hatırlayamamasıdır. Dissosiyatif amnezi, çocuğun hayatta kalması için hafızanın onu terk etmesi de denilebilir. Bu tarz haberleri okurkende toplumsal olarakta bir nevi Dissosiyatif Amnezi yaşarız. Haberi kapattıktan sonra anında başka bir ruh haline geçiş yapmak isteriz ya da bir daha hatırlamayız.

Oğlaklı köyündeki olayda hepimiz biliyoruz ki, Esra’nın faili sadece Veysi Yılmaz, Zahir Yılmaz, Nihat Yılmaz değildi. Bütün köy, bütün kurumlar, bütün toplumdu… Yani hepimiz bu davanın sanığıyız… Peki sanık olmaktan nasıl kurtulabiliriz ve çocuklar bir daha cinsel istismara maruz kalmayabilir?

Dissosiyatif hafızamızı biraz zorlayalım –özellikle kadınlar- içimizde cinsel şiddet ve istismara maruz kalmamış olanımız var mı?... Yok! Çocuğun cinsel istismarında belki de ilk yapmamız gereken kendi geçmişimizle yüzleşmek. Kendi yaşadıklarımızı kabullenip davanın davacısı olmak…

Yüzleştiğimizde ve gözümüzü kapatmadığımızda yakınımızda sürmekte olan cinsel istismarı fark edeceğiz, davanın tanığı olacağız… Fail olmaktan, sanık olmaktan böyle kurtulabiliriz.

Sessiz kalmamanın maddi manevi bir bedeli var, ben bunu ödemek istemiyorum ancak kendi çocuğumu koruyabilirim de diyebiliriz… Ki çoğumuz böyle dediği için tablo bu... Artık farklı bir şey söylesek? Çünkü bu ülkede mücadele etmekten uzak durduğumuz her gün, haklarımızı kazanmak için ödeyeceğimiz bedel daha da ağırlaşıyor.


Meliha Yıldız: 1975’te, cinsel istismar da dâhil birçok ihmal ve olumsuzluğun yaşandığı bir evde doğdu. Kırk dört yaşına geldiğinde, bir video-röportajla yaşadığı cinsel istismarı anlattı, bu onun için mağdurluktan aktivistliğe giden yolculuğun başlangıcı oldu. Türkiye’de, aile içi cinsel istismarın “mağdur” tarafından anlatıldığı ilk kitap olan Kutsal Tecrit’i 2021 yılında yazdı. Çocuğun cinsel istismarıyla ilgili yaptığı çalışmaları https://melihayildiz.org/ sitesinde paylaşmaya devam ediyor

Öne Çıkanlar