Deprem bölgesinde 4,6 milyon çocuk var

Deprem bölgesinde 4,6 milyon çocuk var
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına göre kayıp çocukta yok. Neredeyse iki gün deprem bölgesinde olmayan devlet, kayıplar konusunda açıklama yapabiliyor? Olmadığın yerde neler olduğunu nereden biliyorsun? Sosyal medyada ise onlarca kayıp ilanı var.

Meliha Yıldız


“Yüreğimin sesi Gözde’nin ölmediğini bir şekilde kavuşacağımızı söylüyor. Ölmüş olabileceğine dair küçücük bir şüphe duymadım. Biliyorum Gözde’nin kalbi bir yerlerde atıyor.

Her güne yeni bir umutla uyandım ama maalesef umutlarım sönerek akşam oldu. Bu 19 seneyi çok zor geçirdim. 2002 yılında Ayşenaz’ın doğumuyla sanki yeniden doğmuş gibi oldum. Benim yaşadıklarım, benim gibi olanların yaşadıkları… Gerçekten hiç bir kelime yok anlatabilecek, acımın tarifi yok…

19 sene… Aramışsınız, birileri bir yerlerde gördüm demiş. Sağ salim gördüm. Hiçbir şeyi yoktu. Yaralı değildi...

Şey çok acıydı yüzde bir ihtimalde olsa, beni kahretti; kimsesizler mezarlığından çıkma ihtimali. Yani şimdi eşleştirseler bu Gözde’nin kemikleri deseler… Bugün ölmüş gibi cenazesini yapacağım tabi…

Ben şeyi de bilmiyorum. Diyelim Gözde’yi canlı bulduk. Gözde’yle karşılaşma ihtimalini düşünemiyorum. Benim kalbim ona da dayanmaz. İnsanın kalbi şurasında, boğazında atar mı?…

Kalbim gerçekten çok kırık. Acım bir taraftan, kalbimin kırıklığı bir taraftan… Çok kırgınım, çok kızgınım herkese. Elinden bir şey gelipte, yapmayanlara…

Beni izleyipte ağlamasın kimse. Bana bir faydası yok ki. Bana bir şey yapabilen ağlasın. Tabi ki herkes üzülür. Nereye kadar üzülür? Ekranı kapatana kadar, ondan sonra herkes hayatına devam eder. Kimse senin acını yaşayamaz, kimse senin yasını tutamaz. Bize yardım edeceklerin… işte kim yapacaksa, onu da bilmiyorum ya… Onlar izlesin bu konuşmalarımı, bu çektiklerimi, bu anlattıklarımı… Şu kadar vicdanlarına dokunur da belki benim çektiğim çileyi anlarlar.”

Nurgül Karamert, ‘45 Saniye’ filminde böyle anlatıyor 17 ağustos depreminde kaybolan kızıyla ilgili yaşadıklarını. Çocuğunuzu bir kaos ortamında bir saat kaybettiğinizi düşünün, her saniye bir ölüm gibidir, Nurgül Karamert bu acıyı 24 yıldır yaşıyor.

Şimdi Maraş depreminde aynı acıları yeniden izliyoruz… 17 Ağustos depreminde kayıplar konusunda gerekenler yapılmadığı, Maraş depremi sonrasında önlemler alınmadığı için.

Onlarca kayıp ilanı var sosyal medyada. Tam sayı bilinmiyor. Depremle ilgili hiçbir şeyin sayısı bilinmiyor. Herşey #asrınfelaketi etiketiyle açıklanıyor.

BAKANLIKTAN TUHAF KORUYUCU AİLE AÇIKLAMASI

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına göre kayıp çocukta yok. Neredeyse iki gün deprem bölgesinde olmayan devlet, kayıplar konusunda açıklama yapabiliyor? Olmadığın yerde neler olduğunu nereden biliyorsun?

UNICEF rakamlarına göre deprem bölgesinde bulunan çocuk sayısı 7 milyon. 7 milyon çocuğun; 4,6 milyonu Türkiye, 2,5 milyonu Suriye topraklarında.

Bakanlığın bugünkü açıklamasına göre; refakatçisi olmayan kayıt altına alınmış çocuk sayısı 1788. Ailesine teslim edilen 1225, hastanelerde tedavisi devam eden 479, tedavisinin ardından kuruluş bakımına verilen 84. Bakanlığın çocuklarla ilgili açıkladığı tek veri bu. Peki yaklaşık 4,6 milyon çocuk nerede?...

Depremin 3. günü Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı başka bir yazılı açıklama yapıyor. Depremde ailesi kaybolan çocuklara Koruyucu Aile olmak isteyen vatandaşlara başlığıyla. Depremin 3. Günü yani kurtarma çalışmaları devlet tarafından yeni başladığı gün Koruyucu Aile açıklaması yapılıyor… Depremin 3. Günü kurum bakımına verilen çocuk sayısını bilmiyoruz. Bu konuda ilk açıklama 9. gün yapılıyor. 9. gün Bakanlığın yaptığı açıklamaya göre kurum bakımına verilen çocuk sayısı 93. Devlet 93 çocuğa bakamıyor mu?

Koruyucu aile için 283 bin kişi başvuruyor. Sonrasında Koruyucu Aile olmanın koşullarının ağırlığına dair bilgiler servis edilerek açıklama bir nevi geri çekiliyor. Koruyucu Aile açıklaması alel acele neden yapıldı sonra neden geri çekildi bilmiyoruz. Bu soruların peşine de düşemiyoruz sebebi #asrınfelaketi.

FAİLİ ANLAMADIKÇA ÇOCUKLARIMIZI KORUYAMAYACAĞIZ

İlerleyen günlerde, Diyanet İşleri Yüksek Kurulu bu konuyla ilişkili bir açıklama yapıyor. “Evlat edinilen çocukla evlenmenin önünde dinimizce bir engel yoktur”… Biz, bu kötülükle bir an bile empati kurmaya tahammül edemiyoruz. Ama şunu da bilmemiz gerek, faili anlamaya çalışmadığımız sürece çocuklarımızı koruyamayacağız.

Kaybolan çocuklarla ilgili ailelerin sosyal medyada seslerin yükselmesiyle Bakanlık yine açıklama yapıyor. Enkazdan çıkarılan çocukların Bakanlığın görevlilerine teslim edildiğine dair. Ama görüntülere baktığımızda enkazdan çıkarılan çocukların kimi zaman sivillere teslim edildiğini görüyoruz. Sivillere değilde görevlilere teslim edilip ambulanslara bindirildiği zaman da kaygılanmaya devam ediyoruz. Çünkü 17 Ağustos depreminde çocuklar çoğunlukla ambulanslara bildirildikten sonra ya da hastaneden hastaneye nakledilirken kayboldu.

Sonra Bakanlığın görevlilerine teslim edildi denilen çocukların bazılarını tesadüfen sivillerle beraber İstanbul’un sokaklarında, villalarında görüyoruz.

Çocukların takipçisi olan kişi ve STK’ların baskısıyla, Bakanlık yeniden açıklama yapıp ısrarla aynı şeyi söylüyor. “Çocuklar sivil kuruluşlarda değil Bakanlık bünyesinde”.

Bizim anlayamadığımız şu; Bakan haklı aslında, 13.026 ’sı Türkiye’de olmak üzere, toplam 49 ülkede 134.142 yetime destek veren, Türkiye’de dahil, dünyanın her yerinde yetimhane açabilen bir kurum sivil olabilir mi? Hem de 10 Ekim katliamı dahil dünyanın birçok yerinde yapılan katliamlarının dava dosyalarında adı geçen bir kurum.

Tabloya baktığımızda, bahsi geçen bütün kurum ve ilişkiler içinde bizim çocuklarımızı korumamız mümkün değil. Çocuklarımızı korumanın yolu bütün engellemelere rağmen deprem bölgesinde gösterdiğimiz dayanışmadır. Ve İHH haberinde olduğu gibi çocuklarımıza sahip çıkan insanlarımızın ve gazetecilerin gösterdiği cesarettir.


Meliha Yıldız: 1975’te, cinsel istismar da dâhil birçok ihmal ve olumsuzluğun yaşandığı bir evde doğdu. Kırk dört yaşına geldiğinde, bir video-röportajla yaşadığı cinsel istismarı anlattı, bu onun için mağdurluktan aktivistliğe giden yolculuğun başlangıcı oldu. Türkiye’de, aile içi cinsel istismarın “mağdur” tarafından anlatıldığı ilk kitap olan Kutsal Tecrit’i 2021 yılında yazdı. Çocuğun cinsel istismarıyla ilgili yaptığı çalışmaları https://melihayildiz.org/ sitesinde paylaşmaya devam ediyor.

Öne Çıkanlar