Bunun bir adı da varmış, filofobi

Bunun bir adı da varmış, filofobi
Birine duygusal olarak bağlanmayı düşündüğünüzde mide bulantısı, kalp çarpıntısı veya terleme gibi fiziksel belirtiler yaşıyor musunuz? Yanıtınız 'evet' ise siz filofobiksiniz ya da filofobik eğilimlisiniz.

Romantik bir ilişki içinde olmayı düşündüğünüzde kaygılanıyor musunuz?

Duygusal bağlanmaya yol açabilecek durumlardan kaçıyor musunuz?

Aşk ya da romantik ilişkiler hakkında konuşurken huzursuzlanıyor musunuz?

Duygusal bağlanma korkusuyla, kendinizi potansiyel partnerlerden veya yakın arkadaşlarınızdan izole ettiğiniz oluyor mu?

Özellikle romantik ilişkiler kurabileceğiniz insanlara güvenmekte zorluk yaşıyor musunuz?

Aşk veya romantik bir ilişki içinde olma yeteneğiniz hakkında olumsuz inançlarınız var mı?

Birine duygusal olarak bağlanmayı düşündüğünüzde mide bulantısı, kalp çarpıntısı veya terleme gibi fiziksel belirtiler yaşadınız mı?

Bu soruların çoğuna olumlu yanıt veriyorsanız siz filofobiksiniz. Ya da filofobik eğilimlisiniz. Filofobi, kısaca aşık olma korkusu… Aşkın fobisi olur muymuş? Olurmuş.

Filofobi de, diğer fobiler gibi gerçekçi olmayan sebeplerle kontrol edilemeyen bir korkudan söz edilebilir . Filofobi geliştirmenin ardında yatan sebepler ise şöyle sıralanabilir;

Geçmiş travmatik deneyimler: Geçmişteki romantik ilişkilerde yaşanmış hayal kırıklığı, ihanet veya duygusal istismar gibi olumsuz veya travmatik deneyimler.

Aile geçmişi: Erken çocukluk döneminde sağlıksız aile ilişkilerine tanıklık etmiş olmak.

Bağlanma sorunları: Erken çocukluk döneminde bakım veren kişilerin sebep olduğu güvensiz bağlanma biçimleri.

Kişisel inançlar: Düşük benlik saygısı nedeniyle bir kişi sevgiye layık olmadığını hissediyorsa veya reddedilmekten korkuyorsa, duygusal bağlanmaya yol açabilecek durumlardan kaçabilir.

Kırılganlık korkusu: Bir başkasına duygusal olarak açılmak, bir kişinin kendini savunmasız hissetmesine ve potansiyel olarak incinme riskiyle karşı karşıya kaldığını hissetmesine sebep olabilir.

Kültürel ve toplumsal ekiler: İlişkiler ve aşkla ilgili kültürel veya toplumsal normlar, bireylerin romantik bağlantıları nasıl algılayıp yaklaştıklarını etkileyebilir. Belirli ilişki ideallerine uyma baskısı, kaygı ve korkuya neden olabilir.

Erkeklerin filofobi geliştirmesinin en önemli nedeni toplumsal cinsiyet normları olurken kadınlar için etken daha çok geçmiş travmatik deneyimler. Erkekler, duygusal bağlanmanın zayıflık olarak algılanabileceğinden korkarlarken, kadınlar; hayal kırıklığı, ihanet, duygusal istismar gibi nedenlerle filofobi geliştirebilirler.

Filofobisi olan bireyler, korkuları nedeniyle partnerlerini manipüle ediyormuş gibi bazı davranışlarda bulunabilirler;

Partneriyle uzak olmakla yakınlık aramak arasında gidip gelirler.

Kafa karıştırıcı mesajlar gönderebilirler, bu da partnerin ilişkinin gelişimi konusunda emin olamamasına neden olabilir.

Duygusal kırılganlığını, partnerinin kabul etmeye ne kadar istekli olduğunu görmek için ilişkinin sınırlarını test eder.

Partnerlerinden sık sık güvence ve onay beklerler.

Taahhütlerde bulunmaktan veya ilişkiyi tanımlamaktan çekinirler.

Peki bir filofobiğe aşık olduğunuzu fark ederseniz ne yapmanız lazım?

Tabi ki arkanıza bakmadan oradan kaçın!

Demeyeceğim…

Eğer ilişkiyi sürdürmek istiyorsanız filofobiyle mücadele edilebilirsiniz.

Filofobi hakkında bilgi edinmek partnerinizle empati kurmanızı kolaylaştırır. Açık iletişim kurmak, sabırlı olmak, ihtiyaçlarına saygı duymak, yanında olduğunuza dair güvence vermek ilişkinizi güçlendirebilir. Filofobikleri duygusal bağ kurmaya zorlamaktan kaçınmak gerek. Ciddi problemler yaşanıyorsa profesyonel destek alınmalı.

Desteğinizi sunarken, kendinize sağlıklı sınırlar koymanız önemlidir. Birinin korkularını kendi başınıza "düzeltemeyeceğinizi" unutmayın. Destekleyici olmak önemli olsa da, sağlıklı ve tatmin edici bir ilişki içinde olmayı hak ettiğinizi unutmayın. İlişkinin kendi duygusal ihtiyaçlarınızı karşılayıp karşılamadığını ve filofobik bir insanla birlikte olmanın zorluklarının üstesinden gelmek isteyip istemediğinizi değerlendirin.


Meliha Yıldız: 1975’te, cinsel istismar da dâhil birçok ihmal ve olumsuzluğun yaşandığı bir evde doğdu. Kırk dört yaşına geldiğinde, bir video-röportajla yaşadığı cinsel istismarı anlattı, bu onun için mağdurluktan aktivistliğe giden yolculuğun başlangıcı oldu. Türkiye’de, aile içi cinsel istismarın “mağdur” tarafından anlatıldığı ilk kitap olan Kutsal Tecrit’i 2021 yılında yazdı. Çocuğun cinsel istismarıyla ilgili yaptığı çalışmaları https://melihayildiz.org/ sitesinde paylaşmaya devam ediyor

Öne Çıkanlar